-Türkiye ekonomisinde 2013'e bakış


-Türkiye ekonomisinde
2013’te olanlar, 2014 tahmini…
-Şu an görünen o ki 2014 yılı ekonomide
iyi bir yıl olmayacak

Ekonomi 2010 yılında yüzde 9,2, 2011 yılında yüzde 8,8 gibi yüksek hızlarla büyüdükten sonra, 2012 yılında yüzde 2,2 ile düşük büyüme hızına indi. 2012 yılının ilk çeyreğinde yüzde 3,1 olan büyüme hızı, ikinci çeyrekte yüzde 2,8’e, üçüncü çeyrekte yüzde 1,5’e, dördüncü çeyrekte ise yüzde 1,4’e kadar geriledi.
Beklentilerin tersine, 2013 yılının ilk çeyreğinde yüzde 3, ikinci çeyreğinde yüzde 4,5, üçüncü çeyreğinde yüzde 4,4, 9 aylık ortalamada ise yüzde 4 büyüme kaydetti. Yıl sonu rakamları henüz belli olmasa da yüzde 4 civarında bir büyüme beklenebilir. Türkiye’nin potansiyel büyüme hızı yüzde 5 dolaylarındadır. Bunun üzerindeki bir büyüme hızı, dış açıkta kontrolsüz artışa neden olmaktadır. Bunun altında bir büyüme hızı da yeterince iş olanağı yaratmadığından işsizlikte artışla sonuçlanmaktadır. 

         İstihdam 

        Türkiye genelinde işsiz sayısı, 2013 yılı Ekim döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 202 bin kişi artarak 2 milyon 743 bin kişiye yükseldi. İşsizlik oranı ise 0,6 puanlık artışla yüzde 9,7 seviyesinde gerçekleşti. Tarım dışı işsizlik oranı 0,5 puanlık artışla yüzde 11,9, 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı ise 1,2 puanlık artışla yüzde 19,3 oldu.
İstihdam edilenlerin sayısı 2013 yılı Ekim döneminde, 2012 yılı Ekim dönemine göre 139 bin kişi artarak 25 milyon 648 bin kişiye yükseldi.
İstihdam edilenlerin yüzde 23,5’i tarım, yüzde 19,1’i sanayi, yüzde 7,6’sı inşaat, yüzde 49,8’i ise hizmetler sektöründe yer aldı.  

         Dış ticaret, ödemeler dengesi 

        Dış ticaret açığı, cari açığın da temel nedeni olarak Türkiye’nin başına bela olmaya, 2013 yılında da devam etti. Türkiye, yapısal sorunlar çözülmediği için ihracat yapmak için bile ithalat yapmak zorunda olan bir ülke durumunda. Öyle ki Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2009 verilerine göre, 100 dolarlık ihracat yapmak için 58,5 dolarlık ithal katma değer kullanılması gerekiyor. 2013 yılında ihracat, 2012 yılının altında kaldı ve yüzde 0,4 düşüşle 151,9 milyar dolara indi. İthalat, 2013 yılında yüzde 6,4 artarak 251,7 milyar dolara çıktı. Dış ticaret açığı yüzde 18,7 artarak 99,8 milyar dolara çıktı ve 100 milyar dolara dayandı. İhracatın ithalatı karşılama oranı, 2013 yılında, 2012 yılına göre 4,2 puan azalarak yüzde 60,3’e indi. Bu durumun sürdürülemez olduğu son günlerde yaşanan döviz kriziyle de ortaya çıktı.
2012 yılı sonunda 48 milyar 504 milyon dolar olan cari işlemler açığı, 2013 yılı Kasım ayı sonu itibarıyla yıllık bazda 60 milyar 838 milyon dolara ulaştı. Kasım 2013 itibarıyla toplam net yabancı sermaye girişi 73 milyar 707 milyon dolar olurken, bu tutarın sadece yüzde 11,5’ini doğrudan yatırımlar oluşturdu. Bu rakam 2012 yılında yüzde 12,9 düzeyindeydi. 2012 yılında yüzde 58,8 olan portföy yatırımlarının payı 2013 yılı Kasım ayı itibarıyla yıllık bazda yüzde 40’a indi. Diğer yatırımların payı ise 2012 ile Kasım 2013 döneminde yıllık bazda yüzde 26,6’dan yüzde 43,3’e yükseldi. 

         Sanayi üretim endeksi, kapasite kullanım oranı 

        Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi 2013 yılı Kasım ayında 2012 yılının Kasım ayına göre yüzde 4,7 arttı. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi de yine 2013 Kasım ayında, 2013 yılının Ekim ayına göre yüzde 2,9 yükseldi.
Aralık 2013’de imalat sanayi kapasite kullanım oranı yüzde 76 oldu. Bu oran, 2012 yılının Aralık ayında yüzde 73,6 düzeyindeydi. Mevsim etkilerinden arındırılmış kapasite kullanım oranı, 2013 yılı Aralık ayında, 2013 yılı Kasım ayına göre 0,9 puan artarak yüzde 75,9’a çıktı. 
TÜİK ve Merkez Bankası tarafından hazırlanan tüketici güven endeksi, 2013 yılı Aralık ayında 75 seviyesinde gerçekleşti. 

 Bütçe

2013 yılında bütçe açığı yüzde 37,3 gerileyerek 18,4 milyar liraya indi. Bu rakam 2012 yılında 29,4 milyar liraydı. 2009 yılında yüzde 5,5 olan bütçe açığının milli gelire oranı, 2012 yılında yüzde 2,1 olmuştu. Bu oran, 2013 yılında yüzde 1,2’ye indi. Bunun sebebi 2013 yılında giderlerde yüzde 12,7’lik artışa karşın gelirlerin yüzde 17,1 artması olarak gösterilebilir. Bütçenin en dikkat çeken yönü de faiz harcamalarının yüzde 3,2 gibi oldukça düşük bir artışla 48,4 milyar liradan 50 milyar liraya çıkmasıdır. 

 Kredi notu 

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Fitch, 2012 yılı Kasım ayında Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviye olan “BBB-”ye çıkardı. Ardından 2013 Mayıs ayında Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu bir basamak artırarak “Ba1”den “Baa3”e yükseltti. Böylece, Moody’s Fitch’in ardından Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye yükselten ikinci kuruluş oldu. Standard and Poor’s ise 2013 Mart ayında notu BB+ seviyesinde tuttu.
Moody’s, not artırımına gerekçe olarak ülkenin ekonomi ve kamu maliyesi göstergelerindeki iyileşmeyi gösterirken, kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltmeyen Standard and Poor’s, Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir bir toparlanma eğiliminde olduğunu, ancak gelişmiş ülkelerin gevşek para politikaları nedeniyle Merkez Bankası’nın büyüme ve parasal istikrarı dengeleyen zor bir politika izlemesi gerektiğini vurgulamıştı.
Kredi notu görünümü 3 kuruluşta da “durağan” konumunda.
Bu kuruluşların dışında Japon kredi değerlendirme kuruluşu JCR, Mayıs 2013’de Türkiye’nin kredi notunu iki kademe birden artırarak yatırım yapılabilir seviye olan “BBB-”ye çıkardı. Görünümü ise “durağan” olarak belirledi.       

         Enflasyon 

        2013 yılında özellikle üretici fiyatları endeksinde (ÜFE) yükselme kendini göstermektedir. Yıllık ÜFE artışı 2012 yılında yüzde 2,45 iken 2013 yılında yüzde 6,97’ye çıktı. Tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) artışı ise 2012 yılında yüzde 6,16 düzeyindeyken, 2013 yılında yüzde 7,40 oldu. Enflasyon için daha iyi bir gösterge olan yıllık ortalamalara bakıldığında, TÜFE’de 2012 yılında yüzde 8,89 olan artış oranı, 2013 yılında yüzde 7,49’a, ÜFE’de 2012 yılında yüzde 6,09 olan yükseliş oranı ise 2013 yılında yüzde 4,48’e indi. Merkez Bankası, 2013 yıl sonu için yüzde 6,8 TÜFE öngörmekteydi. Bu oranı tutturamadı.
        3 Şubat 2014 tarihinde açıklanan enflasyon verilerine göre, Ocak ayı itibarıyla yıllık enflasyon TÜFE’de yüzde 7,48’e çıktı. ÜFE’yi üç ayrı endekse ayıran Yurt İçi ÜFE, Yurt Dışı ÜFE ve Tarım ÜFE endekslerinden Yurt İçi ÜFE’yi açıkladı. 2013 yıl sonunda yüzde 6,97 olan rakam Ocak ayı itibarıyla yıllık bazda yüzde 10,72’ye yükseldi ve çift haneli rakamlar görüldü.   

         Borç stoku

        Türkiye’nin brüt dış borç stoku, 2013 yılı Eylül sonu itibarıyla 372,7 milyar dolar, net dış borç stoku ise 214,4 milyar dolar oldu. Brüt dış borç stokunun yüzde 68,5’i olan 255,3 milyar doları özel sektöre, yüzde 30’u olan 111,7 milyar doları kamu kesimine, yüzde 1,5’i olan 5,6 milyar doları ise Merkez Bankası’na ait durumda. Özel sektörün kısa vadeli dış borç stoku 2013 Eylül sonu itibarıyla 107,6 milyar dolara ulaştı. Bu tutar içinde bankacılık sektörünün payı 71,5 milyar dolar oldu.
        2013 yılı sonu itibarıyla merkezi yönetim brüt borç stoku, 2012 yılına göre yüzde 10,1 artarak 585,7 milyar liraya ulaştı. 2012 yıl sonunda 532,2 milyar lira olan bu rakam 2013 yılında 53,5 milyar lira arttı.
        Merkezi yönetim brüt borç stokunun 403 milyar lirası Türk Lirası, 182,7 milyar lirası ise yabancı para cinsi borçlardan oluştu. 

 Borsa, altın, döviz 

2013 yılında TL karşısında avro yüzde 25,1, ABD Doları yüzde 19,7 değer kazandı. 2012 yıl sonunda Merkez Bankası’nda ABD Doları 1,78, Avro ise 2,35 lira düzeyindeydi. Bu kurlar, 2013 yılı sonunda ABD Doları’nda 2,13, Avro’da ise 2,94 TL oldu.
Borsada BIST 100 endeksi, 2012 yıl sonunda 78 bin 208,44 puanken, yüzde 13,3 değer kaybıyla 67 bin 801,73’e geriledi.
Kapalıçarşı’da 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı, 2013 yılı sonunda, 2012 yıl sonuna göre, yüzde 12 düşüşle 95,65 liradan 84,20 liraya indi. Aynı dönemde Cumhuriyet altınının fiyatı da 643 liradan 565 liraya düştü. 

2014 yılında ne olur? 

2014 yılında büyümenin hedeflenen yüzde 4’ün altında kalacağı kesin gibi. Artık bu rakamın ne olacağı konuşuluyor.
Merkez Bankası, aslında, son birkaç aydır faizi artırmayarak risk alıyordu. Çünkü, başta ABD, Japonya, Almanya olmak üzere gelişmiş ülkelerde ekonomide bir toparlanma görülüyor. Para artık gelişmekte olan ülkeler yerine gelişmiş ülkelere doğru yönelmeye başlamıştı.
Ayrıca, ABD Merkez Bankası (FED), aylık 85 milyar dolar olarak uyguladığı tahvil alımını, 2013 Aralık ayı toplantısında 2014 Ocak ayından itibaren geçerli olmak üzere 75 milyar dolara, 2014 Ocak ayı toplantısında da Şubat ayından geçerli olmak üzere 65 milyar dolara indirme kararlarını aldı. Bu FED’in piyasaları dolara doyurmayacağı anlamına geliyor.
Kırılgan 5’li olarak tanımlanan Brezilya, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Türkiye içinde cari açığının milli gelire oranı en yüksek olan ülke Türkiye’nin, dış ticaret açığı da 100 milyar dolara dayanmış durumda. 
Bunların dışında Şili ve Arjantin’in durumları da çok iyi görünmüyor. Özellikle Güney Afrika Cumhuriyeti, Arjantin ve Şili’nin yetersiz döviz rezervleri durumlarını daha içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Gelişmekte olan ülkeler içinde Rusya, Polonya ve Macaristan’ın durumları daha iyi ama gelişmeler bütün gelişmekte olan ülkelere zarar verecek gibi görünüyor.
Merkez Bankası’nın 28 Ocak 2014 gecesi, piyasa beklentisi olan yüzde 2-3 aralığının çok üzerinde yüzde 4 ila 6 arası artırdı. Piyasaya Aralık ve Ocak aylarında verdiği 3’er milyar dolara rağmen, döviz kurlarındaki yükselişi durduramayan Merkez Bankası, faiz artırımı silahını kullanmak zorunda kaldı. Marjinal fonlama oranı 7,75’ten yüzde 12’ye, açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkânı faiz oranı yüzde 6,75’ten yüzde 11,5’e, Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 3,5’ten yüzde 8’e yükseltti. Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 4,5’ten yüzde 10’a çıkardı. Bankalararası Para Piyasası’nda saat 16.00–17.00 arası gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 0 düzeyinde sabit tutarken, borç verme faiz oranı yüzde 10,25 düzeyinden yüzde 15 düzeyine yükseltti.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), kredi kartı ve tüketici kredilerinde yaptığı ve harcamaları sınırlandırmayı hedefleyen düzenlemelerini 1 Şubat 2014’den itibaren uygulamaya başladı.
Yine 2014 yılında başta vergilerde yeniden değerleme oranında artışlar yapıldı. Binek otomobillerde Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) motor hacmine göre yüzde 5, 10 ve 15 oranında artırıldı. Döviz kuruna özellikle ABD Doları kuruna bağlı olarak enerji fiyatları arttı. 
Tabii bunların ekonomiye yansımaları olacaktır. Büyüme hızı en iyimser tahminle yüzde 2’ler seviyesine düşecektir. TL’nin değer kaybı, ithal girdi fiyatlarını artıracaktır. Bu durum enflasyonu yükseltecek ve muhtemelen enflasyon çift haneli rakamlara doğru gidecektir. Nitekim, Merkez Bankası, 2014 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 5,3’den yüzde 6,6’ya çekmiş durumdadır. İşsizlik oranı, düşük büyüme hızı, şirketlerin yatırımdan kaçınması ve ağır dış borçlarını çevirememe riski nedeniyle (özel sektör yeni istihdamdan yaratmak istemeyecek hatta çalışan sayılarını azaltma yoluna gideceklerdir) yükselecektir. İşsizlikte de çift haneli rakamları göreceğimiz açık. İthalat, döviz kurundaki artışlar nedeniyle gerileyecek, ihracat, ithal girdiye bağımlılığı nedeniyle çok fazla artmayacaktır. Cari açık ve dış ticaret açığında bir miktar gerileme beklenebilir. Ama burada esas çözüm Türkiye’nin ithalata dayalı üretimden çıkarılmasıyla bulunabilir. İthalatta yaşanacak düşüş, büyüme hızındaki gerileme ve çalışanlar içinden işsiz kalanların artması ve özellikle faiz artışının getirdiği yük gibi sebepler bütçe gelirlerini vuracak, bütçe açığını artacaktır.
Şu an itibarıyla görünen o ki 2014 yılı ekonomide iyi bir yıl olmayacaktır. Tabii olarak, döviz kurları kontrol altına alınır, faiz artışları sınırlı kalırsa, özellikle ekonomik durumu düzelen Avrupa ülkeleri başta olmak üzere gelişmiş ülkelere yönelik ihracat çok olumlu bir seyir izlerse, 2014 ekonomik kriz yaşanmayan bir yıl da olabilir. Fakat şu an iyimser olmak için bir neden görülmüyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Dolardaki artışın ekonomiye etkisi...

-Krizler ekonomisi-1994 krizi

-Dolar sevdası hiç geçmiyor…

-Yalnızlık

-Güçlü bir ekonomi için ne yapmalı?