-Faiz ne zaman iner?
-Ekonomist
olduğunu veya ekonomiyi iyi bildiğini iddia
eden
bazı kişi ve taraflar, birbirinin 180 derece zıttı
savlar
ileri sürüyorlar
-Enflasyon
yüzde 9’ların üzerindeyse, geleceğe yönelik
düşme
beklentisi de yoksa faizleri yüzde 7-8’lere
indiremezsiniz
-Faizin
düşme şartları bellidir. Faiz enflasyonda geleceğe
yönelik
düşme beklentisi, ekonomide durgunluk varsa iner
-Akıl
oyunlarına dikkat etmek, gemiyi alabora etmeden
sakin
limanlara ulaştırmak, dünyada yaşanabilecek büyük
ekonomik
dalgalanmalardan ekonomiyi korumak gerekir
Ankara - 08.08.2014 - Ekonomi, sosyal bir bilimdir. Sosyal
bilimler, dünyanın ve yaşamın insani ve toplumsal yönlerini inceleyen
bir akademik disiplinler grubuna verilen genel addır. Ekonomi daha çok ne
olması gerektiğiyle ilgilenen sosyal bilimdir. Ekonomi, özellikle ekonometride
matematiği çok fazla kullanan bir bilimdir. Ekonometri ekonomik kuramların
istatistiksel ve matematiksel yöntemlerle sınanmasını ve ekonomi ile ilgili verilerin
yorumlanmasını sağlayan bilim dalıdır. Günümüzde daha güçlü bilgisayar ve
yazılımların varlığıyla ekonometrik analizlerin gücü artmıştır. Ekonominin
olmazsa olmazlarından olan istatistik de tamamen rakamların kullanıldığı bir
bilim dalıdır. Nitekim ekonometri de, istatistik bilimiyle doğmuştur. Matematiksel ekonomi, ekonomik
problemlerin çözümünde matematiksel disiplinlerin kullanıldığı çalışma
alanıdır. Yani ekonomi matematiği de çok fazla kullanan bir bilim dalıdır. Ama
yine de tamamen matematiksel bir bilim dalı diyemeyiz. Çünkü, ekonomi tarihsel
geçmişi de çok fazla kullanmaktadır. Netice de ekonomi, fizik gibi laboratuvar
ortamında test edilebilecek fen bilimi değildir. İnsan davranışları ve
eğilimleri önceden net olarak tespit edilemez.
Ekonomi,
matematiği çok sık ve yoğun kullanan bir bilim dalıdır. Sayı kullanmadan
ekonomik tahlil yapmak neredeyse imkansız hale gelmiştir. Arz, talep
ilişkilerinde, para politikası uygulamalarında, ekonomik durum tespitlerinde,
geleceğe yönelik tahminlerde, tüketici eğilimlerinin hesaplanmasında matematik
sürekli kullanılır. Örneğin, yapılan anket çalışmaları ve istatistiksel
değişimler saptanarak geleceğe yönelik önlemler alınır. Enflasyon yükselme
eğilimde ise piyasada sıkı para politikası uygulanır, genel faiz oranları
yükseltilir ki para bolluğu olmasın, enflasyon artmasın. Piyasada durum iyi
değilse, satışlarda durgunluk varsa tam tersi olarak genel faiz oranları
indirilir, para bolluğu yaratılır ki ekonomi canlansın. Tabii burada faiz
oranlarının ne kadar değiştirileceği, piyasa etkisinin nasıl olacağı ayrıntılı
hesaplamalarla tahmin edilmeye çalışılır. Nitekim belli hesaplamalarla bir
devletin veya şirketin durumu net olarak ortaya konabilir ve geleceği tahmin
edilebilir.
-Maliyeti birçok unsur belirler
Ekonomide
maliyeti sadece üretim rakamları belirlemez. Maliyeti, birçok unsur etkiler.
Üretimde kullanılan malzemeler, makineler, finansman ve işçilik maliyetleri
gibi. Yalnız bazı durumlarda üretimin artması maliyeti düşürür. Bunun nedeni
işletme giderlerinin üretim miktarının arttığı kadar artmaması, işçilik
maliyetlerinin, çalışan başına verimliliğin artması nedeniyle aynı şekilde
yükselmemesidir. Arz ve talep miktarı da matematiksel bir kesinlikle fiyatı
belirleyemez. Fiyat, maliyet ve kar toplamından oluşur. Fakat, talebi esnek
olan mallar vardır, esnek olmayan mallar vardır. Talep miktarı artınca arz
miktarı aynı şekilde artmazsa fiyat belli oranda artar ama bunun da bir sınırı
vardır. 1929 krizi serbest piyasa düzeninin tam bir matematiksel denklemle
yürümediği göstermiştir. Arz ve talep belli bir dengeye oturmayabilir. Nitekim
kriz, Keynesyen (İngiliz ekonomist John Maynard Keynes) politikalarla ve devlet
müdahalesiyle aşılmıştır.
Matematiğin
katkısı tabii ki yadsınamaz. İstatistik biliminin ortaya çıkmasıyla ekonomi
büyük bir gelişme göstermiş ve ekonomik analizler, matematik hesaplamalara
dayandırılarak daha kesine yakın yapılmaya başlamıştır. Hesaplamalar yapılamadan
etkili para ve maliye politikaları uygulanamaz. Bu politikalar olmadan da
günümüz ekonomilerini yönetmek imkansızdır. Hem devlet hem de şirketler, geleceğe
yönelik politikalarını matematik ve istatistik kullanarak, tarihsel gelişime de
bakarak belirlemektedirler.
Ekonometri, ekonomi ve istatistiğin birleşiminden oluşan bir bilim
dalıdır. Ekonometriyle uğraşan kişilere matematiksel ekonomist de denilmektedir.
Ekonometri eğitimi ekonomi teorisi, matematik ve istatistiğin birleşimiyle
ortaya çıkan ancak bu üç bilim dalının her birinden ayrı bir bilim dalıdır.
Ekonometrinin temel amacı; matematik ve istatistikten yararlanmak suretiyle
çeşitli ekonomik sorunları analiz etmek ve en uygun iktisadi kararların
alınmasını sağlamaktır. Matematiksel
ekonomi ise, ekonomik problemlerin çözümünde matematiksel disiplinlerin
kullanıldığı çalışma alanıdır. Oyun kuramı, büyüme teorisi gibi…
Üretim, tüketim, bölüşüm, fayda gibi konuları araştıran, kıt
kaynakların sınırsız ihtiyaçları karşılamak için nasıl dağıtılması gerektiğine
çözüm arayan, bu kıt kaynaklarla ve sınırsız ihtiyaçlarla ilgili tüm konular inceleyen
ekonomide çeşitli teoriler vardır. Bunlara ekonomik teori denir. Klasik iktisat teorisi, büyüme teorisi, ölçek
ekonomileri teorisi, oyun teorisi, anayasal iktisat teorisi, hane halkı
tüketici teorisi, emek değer teorisi, konjönktür teorisi, hegemonik istikrar teorisi, Keynesyen teori, ücret
teorileri gibi. Bunların hepsi ekonomik teoridir. Bu teorilerin oluşturulması
matematik olmazsa olmazdır.
Ekonomik modeller, ekonomik gerçeğin temsili bir
örneğidir. Bir politika takibidir. Karma ekonomi modeli, serbest piyasa düzeni,
devlet tekelini öngören sosyalist ekonomi modeli gibi ekonomi modelleri vardır.
Matematiksel kuramlar ekonomi kullanılırlar. Bunlara en
iyi örnek oyun teorisidir. ABD’li matematikçi John Forbes Nash’in 1949 yılında,
21 yaşında doktora tezi olarak yazdığı ve kendisine yıllar sonra 1994’te Nobel Ekonomi
Ödülü’nü kazandıran teoridir oyun teorisi. (Şifozreni olan Nash’in hayatı ‘Akıl
Oyunları’ filmine de konu olmuştu) Tamamen matematiksel bir kuram olan oyun
teorisi, günümüz ekonomisinde özellikle mikro ekonomide kullanılan bir ekonomik
araç olmuştur.
Proje ve yatırım finansmanında matematiksel hesaplamalar
yapılır. Proje ve yatırımın ne kadar finansman gerektirdiği, bu finansmanın en
fazla ne kadar maliyetle kullanılması gerektiği matematiksel hesaplarla
saptanır. Buna göre, proje ve yatırımın ekonomik açıdan verimli olup olmadığına
bakılır ve ona göre karar verilir.
Günlük hayatta da ekonomi ve matematiği bir arada
kullanırız. Faiz hesaplamaları, ücret-maaş zamları, fiyat artışları, aile
bütçesi hesaplamaları tamamen matematikle yapılır ve ekonomik bir karar
verilir.
-Birbirine 180 derece zıt savlar
Bunları neden yazma gereği duydum. Uzunca bir süredir
ekonomiyle ilgili tartışmalara baktığımızda, ekonomist olduğunu veya ekonomiyi
iyi bildiğini iddia eden bazı kişi ve taraflar, birbirinin 180 derece zıttı
savlar ileri sürüyorlar.
Bilim felsefecisi değilim ama bilimin bu kadar kuralsız,
esnek, her tarafa çekilebilir olduğunu hiç sanmıyorum. Ekonomi de böyle. Nasıl
bir durum içindeyiz anlamakta zorlanıyorum.
Faiz geliri elde edenlerin çıkarları tarafında da değilim.
Eski başbakanlardan, 27 Şubat 2011’de vefat eden Necmettin Erbakan, faiz geliri
elde edenlere “rantiyeci” derdi. Aslında rantiye herhangi bir üretim
faktörüne, onu belirli bir istihdam alanında tutmak için gerekli olan miktardan
fazla yapılan ödemedir. Toprağın ve üzerindekilerin kullanımı için ödenen
fiyattır. Rant, üretimde
kullanılan tabiat faktörünün karşılığında elde edilen gelir payıdır. Örneğin tarlasını icara veren rant alır. Ama parasını
bankaya yatıran faiz alır.
-Faizin düşme şartları
Enflasyon yüzde 9’ların üzerindeyse, geleceğe yönelik
düşme beklentisi de yoksa faizleri yüzde 7-8’lere indiremezsiniz. Faizin düşme
şartları bellidir. Ekonomi yapılan hatayı affetmez. Hesabı fazlasıyla keser.
Nitekim geçmişte bunun faturalarını Türkiye acı şekilde ödemiştir. Bir kere de
değil. Cumhuriyet tarihinde yaşanan 16 krizin büyük bölümünün sebebi yanlış
ekonomi politikalarıdır.
-Faiz ne zaman iner?
Faiz ne zaman iner? Enflasyonda geleceğe yönelik düşme
beklentisi varsa. Çünkü faiz geleceğe yönelik bir gelir elde etme aracıdır ve
hiç kimse enflasyonun altında bir faiz geliri elde etmek istemez. İkincisi,
ekonomide olağanüstü bir durgunluk varsa. Ekonomiyi durgunluktan çıkarmak için
faiz seviyesi düşürülür. Oysa Türkiye’de 2014 yılının Şubat ayında cari
işlemler açığını düşürmek için ekonomiyi soğutucu önlemler alınmıştı. İnşaat sektörü
dışında ekonomide bir durgunluk henüz görünmüyor. Nitekim Türkiye ekonomisi
ekonomiyi soğutma çabalarına rağmen 2014 yılının ilk üç ayında yüzde 4 büyüdü.
Ekonomide durgunluk varsa genelde enflasyon da yüksek
değildir. Durgunluktan çıkmak müdahale
olmazsa uzun bir zaman alır. Yakın geçmişte Japonya ve bazı Avrupa ülkeleri
uzun süren durgunluklar yaşadı. Durgunlukta şirketlerin ayakta kalması çok zor
bir hal alır. Çünkü, kredi çekerek yaptıkları yatırımlar sonrası ürettikleri
ürünü satmakta zorlanırlar. Veya çok düşük kar marjlarıyla çalışmak, bazen de
zararına çalışmak zorunda kalırlar. Kredilerini çeviremezler. İflaslar yaşanır.
Değerleri düşen şirketler yok pahasına mali güçleri yeterli yerli veya daha çok
yabancı şirketler tarafından yutturulur. Hatırlanırsa, durgunlukta çok büyük Japon
şirketleri başta Avrupalı şirketler olmak üzere yabancı şirketlerin eline geçmişti.
İşsizlik sürekli artar. Bu da talebi düşürür. Kısır bir döngü şeklinde ekonomik
krizden çıkılmaz. Merkez Bankaları bu durumda faizleri sıfıra doğru
yaklaştırırlar. Ekonomiyi canlandırma politikaları uygularlar. Piyasaya kaynak
aktarırlar. ABD Merkez Bankası, 2008 yılının son çeyreğinde çıkan finansal
krizde piyasayı 700 milyar dolar fonlamıştı.
Enflasyonist ortamda durgunluk, yani resesyonda enflasyona
ekonomide stagflasyon denir. Çok fazla yaşanmaz. Paradoksal bir durumdur. Normalde
işsizlik azalırken enflasyon artar veya tersi enflasyon düşerken işsizlik artar.
Stagflasyonda enflasyon da işsizlik de artar. Enflasyondan daha kötü bir
durumdur. Türkiye bu ortamda da değil.
Piyasalar biraz serbest bırakılsa, faiz oranları düşürülse ekonomide
hemen bir canlanma olacak, dış ticaret açığı ve cari işlemler açığı artacak,
mevcut uluslararası koşullarda ekonomi iyi bir şekilde fonlanamayacağı için
kısa zamanda krize girilecektir. Akıl oyunlarına dikkat etmek, gemiyi alabora
etmeden sakin limanlara ulaştırmak, dünyada yaşanabilecek büyük ekonomik
dalgalanmalardan ekonomiyi korumak gerekir. Yakın coğrafyamızda yaşananlara
bakıldığında (Ukrayna, Rusya, Suriye, Irak, Filistin, Mısır) Türkiye’de büyük
bir ekonomik krizi kaldırabilecek bir ortam olmadığını da sanırım eklemek de
fayda var.
Yorumlar
Yorum Gönder