-Seçim sistemleri…
-Tek dereceli, iki dereceli, nispi temsil, dar bölge,
liste usulü çoğunluk, milli bakiye, D’Hondt, barajlı,
çifte barajlı, barajsız, kontenjanlı seçim gibi çok
sayıda sistemin uygulandığı ve çoğunun ülkemizde
denendiği seçim sistemleriyle halkın tercihi
doğrultusunda, iktidar oluşturulmaya çalışılıyor
-Öncelikle hiçbir seçim sisteminin mükemmel olmadığını,
her sistemin avantaj ve dezavantajları içinde taşıdığını
belirtmekte fayda var
-7 Haziran 2015 seçimlerinde, geçmişte olduğu gibi barajlı
D’Hondt dediğimiz seçim sistemiyle milletvekillerini ve
dolayısıyla iktidar ve muhalefeti seçeceğiz
-D’Hondt sistemi halkın tercihlerini parlamentoya iyi
yansıttığı için tutulan bir sistem ama yönetimde
istikrar için baraj da gerekiyor
-Yüzde 10 barajı, son derece adaletsiz bir sistem. AB
ülkelerinin hiçbirinde baraj yüzde 5’i geçmiyor. Rusya’da
yüzde 7 barajı uygulanıyor
-Yönetimde istikrar ve temsilde adalet için baraj,
yüzde 5 veya yüzde 3’e çekilmelidir. Hem mümkün olduğunca
siyasi düşüncelere TBMM’de temsil hakkı tanınmalı hem de
yönetimde istikrar bozulmamalıdır
Seçim demokrasinin en önemli olmazsa olmaz
araçlarından biri. İsviçre’nin Appenzell Innerrhoden (nüfusu 16 bin) ve Glarus
(nüfusu 39 bin) gibi iki kantonunda halen uygulanan, geçmişte eski Yunan’da en
iyi örneğini Atina şehir devletinde gördüğümüz ama uygulanabilmesi için nüfusun
40-50 bin kişiyi geçmeyeceği bir yapıda olması gereken, doğrudan demokrasiyi
saymazsak tabii…
Tek dereceli, iki dereceli, nispi temsil, dar
bölge, liste usulü çoğunluk, milli bakiye, D’Hondt, barajlı, çifte barajlı,
barajsız, kontenjanlı seçim gibi çok sayıda sistemin uygulandığı ve çoğunun
ülkemizde denendiği seçim sistemleriyle halkın tercihi doğrultusunda, iktidar
oluşturulmaya çalışılıyor.
Öncelikle hiçbir seçim sisteminin mükemmel
olmadığını, her sistemin avantaj ve dezavantajları içinde taşıdığını
belirtmekte fayda var.
Doğrudan demokrasi
Halkın temsilcilerini seçerek, onların aracılığıyla
yönetime katılmasına temsilci demokrasi diyoruz. Eski Yunan şehir devletlerinde
veya İsviçre’nin bazı kantonlarında halkın doğrudan yönetime katılması
uygulamasına ise doğrudan demokrasi tabirini kullanıyoruz. Doğrudan demokrasi
de vatandaşlar (eski Yunan’da sadece erkek vatandaşlar) belli bir alanda
toplanır ve doğrudan oylamayla kararlar alır.
Temsili demokrasi
Temsili demokraside halk, belli dönemlerde seçim
yoluyla temsilcilerini seçer, temsilciler ülkeyi yönetir. Milletin egemenlik
hakkını doğrudan değil de seçtiği temsilciler aracılığıyla kullandığı
demokrasiye temsili demokrasi diyoruz.
Tabii demokrasi zamanla günümüzdeki halini aldı.
Erkek, kadın bütün vatandaşların, tek dereceli sistemle, eşit oylarıyla
yönetimi oluşturmaları ancak 20. yüzyıl ürünü bir demokrasi uygulamasıdır. 19.
yüzyılda vergi verenler ve erkekler oy kullanabiliyordu. Ülkemizde kadınların
yerel seçimlerinde oy kullanması 1930’a, genel seçimlerde oy kullanması 1934
tarihine dayanıyor.
Kadınlar ilk olarak 1776 yılında ABD’nin New Jersey
eyaletinde seçme hakkını kazansalar da bu hak onlardan 1807 yılında geri
alındı. Güney Pasifik’te İngiliz sömürgesi Pitcairn adası 1838 yılında
kadınlara seçme seçilme hakkı tanıdı. Bu hakkı tanıyan ilk ülke 1894 yılında
Avustralya’dır. Avrupa’da bu hakkı tanıyan ilk ülke ise 1906 tarihinde
Finlandiya’dır. Kadınlar, Fransa, İtalya, Belçika’da 1944, Hindistan’da 1950,
İsviçre’de 1971, Lihchtenstein’de 1984, Afganistan’da 2003, Kuveyt’te 2005
tarihinde seçme seçilme hakkını elde edebildiler.
Tek dereceli, iki dereceli seçim sistemi
Tek dereceli seçim sistemine ulaşmak zamanla oldu.
19. yüzyılda seçmenler özellikle milletvekili seçimlerinde ikinci seçmenleri
seçiyorlardı. İkinci seçmenlerin oyuyla temsilciler belirleniyordu. Bu sistem
aslında bize yabancı değil. Sendikalarda, sivil toplum kuruluşlarında,
partilerde uygulanan delege sistemi iki dereceli seçime iyi bir örnek. Üyeler
ilk delegeleri seçer, delegeler yönetimi belirler.
Osmanlı ve Cumhuriyetin 1946 yılına kadarki
bölümünde yapılmış seçimlerde iki dereceli seçim sistemi uygulandı. Bu
sistemde, kendilerine müntehib-i evvel yani ön seçmen denen seçmenler,
kendilerine müntehib-i sani yani sonraki, ikinci seçmen denen ikinci seçmenleri
seçmekteydi. Müntehib-i saniler, milletvekillerini seçiyorlardı. Bu seçim
sistemi hala ABD başkanlık seçimlerinde uygulanmaktadır. Eyaletlerde seçmenler,
eyaletlerini seçiciler kurulu adı verilen bir kurultayda temsil edecek üyeleri
seçerler. Seçimlerden sonra bu seçiciler kurulu toplanarak asıl başkan ve
başkan yardımcısının seçimini yaparlar. Her eyaletin seçiciler kurulundaki üye
sayısı o eyaletin Senato ve Temsilciler Meclisi üyelerinin toplamına eşittir.
Ayrıca başkent Washington bölgesi seçiciler kuruluna en az üye gönderen eyalete
eşit sayıda üye gönderir.
Tek turlu, iki turlu seçim sistemi
İki turlu seçim sistemi, bizde en son
Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle uygulama olanağı buldu. Bu sistemde, seçime giren
adayların belli bir oranda oy alması, örneğin yüzde 50 artı bir, istenir. Bu
oyu bulan aday seçimi kazanır. Hiçbir aday yüzde 50’yi geçemezse, hemen
ardından örneğin 2 hafta sonra yeni bir seçime gidilir. Ancak, burada aday
olanların hepsi seçime giremez. Örneğin, en fazla oy almış iki aday seçime
girer ve en fazla oyu alan aday seçilir.
Eşit ve gizli oya, açık tasnife dayalı, tek turlu
seçim sistemi demokratik gelişimle elde edilmiş bir haktır. En adaletsiz seçim
sistemlerinden biri tek turlu liste usulü çoğunluk sistemidir. Ülkemizde 1946,
1950, 1954 ve 1957 seçimlerinde uygulanmıştır. Burada seçim bölgesi çok geniş,
il bazında tutulur. İlde en çok oyu alan parti, ildeki bütün
milletvekilliklerini kazanır. Örneğin İstanbul’da 88 milletvekili var. 9 milyon
geçerli oy kullanıldı diyelim. A partisi 3 milyon, B partisi 2 milyon 990 bin,
C partisi 1 milyon, D partisi 0,5 milyon, diğer partiler ise 1 milyon 490 bin oy
aldılar. Bu durumda B partisinden sadece 10 bin oy fazla almış A partisi 88
milletvekilinin tamamını alır, diğer partiler bir tane bile milletvekili
çıkaramaz.
Dar bölge seçim sistemi
Dar bölge seçim sistemi, İngiltere’de uygulanan
seçim sistemidir. Bu sistemde ülke, seçilecek milletvekili sayısı kadar
bölgelere ayrılır. Her bölgede bir milletvekili seçilir. İngiltere’de dar
bölgenin tek turlusu uygulanmaktadır. İyi tarafı seçmen, seçtiği milletvekili
yakından tanır. Parti merkez yönetiminin hegemonyası olmaz. Bazen, seçmenin
takdir ettiği milletvekilleri partilerine rağmen veya bağımsız olarak seçimleri
kazanırlar. Kötü tarafı, sistem iki parti dışındaki partilere hayat hakkı
tanımaz. İngiltere İşçi Partisi ve Muhafazakar Parti dışında uzun yıllardır
iktidar olan başka parti bulunmamaktadır. Sistem bizdeki muhtar ve belediye
başkanı seçimlere benzer.
Nispi temsil
Nispi temsil veya oransal temsil sistemi, partilerin
aldıkları oy oranında temsili sistemidir. Baraj gibi temsili sınırlayan hiçbir
unsur yoktur. Bunun sonucunda, partiler, aldıkları oy oranına göre parlamentoda
milletvekiline sahip olurlar. İyi tarafı her görüş ve düşüncenin parlamentoda
temsilini sağlar. Kötü tarafı çok sayıda partinin meclise girmesine neden olur.
Çok sayıda partiyle parçalanmış mecliste güçlü hükümetler kurulamaz. Yönetimde
istikrar sağlanamaz. Koalisyonlarda öyle bir hal ortaya çıkar ki koalisyonda
yer alan ve koalisyona aday çok küçük partiler, güçlerinin çok ötesinde
iktidarda güç elde ederler. İktidarı kurmak isteyen büyük partiler, birkaç
milletvekili olan partilere büyük tavizler verirler. 1970’li yıllarda bunun
örnekleri Türkiye görülmüştür.
Milli bakiye
Milli bakiye veya ulusal artık seçim sistemi, nispi temsil ile beraber
kullanılan ve oyların mecliste en adaletli biçimde temsilini sağlamayı
amaçlayan seçim sistemidir. 1965 yılında ülkemizde uygulanmıştır. Öncelikle
seçim bölgelerindeki milletvekili sayıları nispi temsil sistemine göre bulunur.
Partilerin seçim çevrelerinde milletvekili çıkarmalarının ardından kalan artık
oyları toplanır. Açıkta kalan milletvekili sayısına bölünerek milli seçim
kotası bulunur. Her partinin elindeki artık oy, milli seçim kotasına bölünerek
kalan milletvekilleri dağıtılır.
İyi tarafı hemen hiçbir oy boşa gitmez. Mecliste temsil olanağı bulur.
Sistem, temsilde adaleti sağlar. Fakat, yönetimde istikrar için aynı şey
söylenemez. Partilerin tek başına iktidar olabilmeleri için çok yüksek oy
almaları gerekir. Nitekim, 1965 seçimlerinde, Adalet Partisi yüzde 52,87 oy
almasına rağmen, 450 milletvekilinden sadece 240’ını alabilmiş ve hükümeti
kurabilmiştir. Buna karşın sadece yüzde 2,97 oy alan Türkiye İşçi Partisi 15,
yüzde 2,24 oy alan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 11 milletvekili
çıkarmıştır.
D’Hondt seçim sistemi
D’Hondt seçim sistemi, Belçikalı hukukçu ve matematikçi Victor D’Hondt
tarafından 1878 yılında tasarlanmıştır. Nispi temsil sistemidir. Türkiye’de,
1965 Milletvekilliği Genel, 1966 Milletvekilliği ara seçimleri dışında, 1961
yılından bu yana uygulanmaktadır. Halen yürürlükte olan seçim sistemidir.
Türkiye’nin yanı sıra ülkelerin çoğunda da D’Hondt sistemi uygulanmaktadır.
Bu sistemde, bir seçim çevresinde her partinin aldığı oy toplamı,
sırasıyla 1’e, 2’ye, 3’e, 4’e, 5’e, 6’ya, 7’ye, 8’e, 9’a, 10’a veya daha
fazlaya, yanı tüm milletvekillerinin dağılımını sağlayacak, o seçim çevresinin
çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. Bölümlerden elde
edilen paylar, parti farkı gözetmeksizin, büyükten küçüğe doğru sıralanır.
Milletvekillikleri bu sıralamaya göre partilere verilir. Birinci pay hangi
partininse o partiye, ikinci pay hangi partininse oy partiye olmak üzere tüm
milletvekillikleri dağıtılıncaya kadar, örneğin İstanbul 1 ve 3’ncü bölgede 31
milletvekilliği çıkarılacağı için 31’nci paya kadar işlem devam edecek.
D’Hondt seçim sisteminde, 300 bin geçerli ol olan
bir ilde dört milletvekilliği çıkarılması üzerine bir örnek verirsek, sistem şu
şekilde işliyor:
A Partisi
|
B Partisi
|
C Partisi
|
D Partisi
|
Diğer
|
|
Geçerli Oy
|
105.000
|
90.000
|
60.000
|
30.000
|
15.000
|
Bölüm 1
|
105.000
|
90.000
|
60.000
|
30.000
|
15.000
|
Bölüm 2
|
52.500
|
45.000
|
30.000
|
15.000
|
7.500
|
Bölüm 3
|
35.000
|
30.000
|
20.000
|
10.000
|
5.000
|
Bölüm 4
|
26.250
|
22.500
|
15.000
|
7.500
|
3.750
|
Buna göre milletvekilleri şu şekilde dağıtılıyor:
1. Milletvekilliği
|
105.000
|
A Partisi
|
2. Milletvekilliği
|
90.000
|
B Partisi
|
3. Milletvekilliği
|
60.000
|
C Partisi
|
4. Milletvekilliği
|
52.500
|
A Partisi
|
Buna göre 4 milletvekilliğinin 2’sini A, 1’ini B,
1’ini C partisi çıkarıyor.
Seçim barajı, çifte baraj
12 Eylül 1980 askeri darbesi, seçim sistemini, ülkedeki istikrarsızlığın
temel nedeni olarak gördüğü koalisyonlardan kurtulmak, güçlü iktidarlar
yaratmak ve işin özünden bir merkez sağ, bir merkez sol gibi iki partili bir
sisteme zorlamak için barajlı D’Hondt sistemini getirdi. Barajı da yüzde 10
gibi dünyanın hemen hiçbir ülkesinde uygulanmayan çok yüksek bir seviye olarak
belirledi.
Tabii barajlı D’Hondt sisteminde, yukarıdaki örnekte örneğin A ve B
partisi dışındakiler ülke barajı olan yüzde 10’u geçemezlerse milletvekili
dağılımı şöyle gerçekleşiyor:
1. Milletvekilliği
|
105.000
|
A Partisi
|
2. Milletvekilliği
|
90.000
|
B Partisi
|
60.000
|
(C Partisi Baraj Altı)
|
|
3. Milletvekilliği
|
52.500
|
A Partisi
|
4. Milletvekilliği
|
45.000
|
B Partisi
|
Buna göre 4 milletvekilliğinin 2’sini A, 2’ini B
partisi çıkarıyor.
Ayrıca çifte baraj vardı. Bir yüzde 10 ülke barajı bir de seçim çevresi
barajı. Seçim çevresi barajı olarak da o seçim çevresindeki milletvekili
sayısına bölünmesiyle bulunuyordu. Örneğin üç milletvekili çıkan bir seçim
çevresinde baraj 100/3=33,33 yani yüzde 33,33’dü. Bu oyu alamayanlar
milletvekili çıkaramıyorlardı. Nitekim 1984 seçimlerinde, Anavatan Partisi
sadece 2 aday gösterdiği ve 3 milletvekili çıkaran Bingöl’de, diğer partiler
yüzde 33,33’lük barajı geçemediği için üç yerine iki milletvekili seçilmiş ve
Meclis, 400 milletvekili yerine 399 milletvekiliyle toplanmıştı.
Kontenjanlı, tercihli sistem
Bir seçim çevresinde en fazla oyu alan partiye ilk milletvekilliğini
verme ve milletvekilliği dağılımını bundan sonra başlatma gibi kontenjanlı,
tercihli sistemle, seçmene, oy kullandığı partinin milletvekili sıralamasını
değiştirme hakkı verme gibi çok değişik seçim sistemleri de uygulanmaktadır. Ayrıca,
kadınlara yönelik kontenjanlar da bulunmaktadır. Nitekim, bu uygulamalar
Türkiye’de de denenmiş ve denenmektedir. Bazı ülkelerde azınlıklara yönelik
kontenjanlar da uygulamaktadır.
7 Haziran 2015 seçimlerindeki uygulama
7 Haziran 2015 seçimlerinde, geçmişte olduğu gibi
barajlı D’Hondt dediğimiz seçim sistemiyle milletvekillerini ve dolayısıyla
iktidar ve muhalefeti seçeceğiz. İstanbul 3, Ankara ve İzmir iki seçim çevresinde
oluşuyor. Diğer illerin tamamı tek seçim çevresinden meydana geliyor. D’Hondt
sistemi halkın tercihlerini parlamentoya iyi yansıttığı için tutulan bir sistem
ama yönetimde istikrar için baraj da gerekiyor. Yüzde 10 barajı, son derece
adaletsiz bir sistem. AB ülkelerinin hiçbirinde baraj yüzde 5’i geçmiyor. Bazı
AB ülkelerinde ise baraj yok. Avrupa’da Türkiye’nin dışında en yüksek barajı
Rusya uyguluyor. Rusya’da bile yüzde 7 barajı uygulaması var.
Barajın
yönetimde istikrar getirdiği açıktır. Bu nedenle çoğu ülke, az ya da çok bir
baraj uygulamaktadır. Yalnız, barajın oranı çok önemlidir. Yüzde 10 çok yüksek
bir orandır. Almanya’da bu oran yüzde 5’dir. Çoğu ülke yüzde 3 oranı
uygulamaktadır. Yönetimde istikrar ve temsilde adalet için baraj, yüzde 5 veya
yüzde 3’e çekilmelidir. Hem mümkün olduğunca siyasi düşüncelere TBMM’de temsil
hakkı tanınmalı hem de yönetimde istikrar bozulmamalıdır. Tabii, seçimlerde en
önemli konulardan biri de önseçim uygulamasıdır. Parti merkezi hegemonyasını,
lider sultasını kıran ön seçim, tüm partiler için bir zorunluluk olmalıdır.
Not: Bu yazının bir bölümü Divriği Harman Dergisi'nin Mart-Nisan-Mayıs 2015 sayısında çıktı.
Not: Bu yazının bir bölümü Divriği Harman Dergisi'nin Mart-Nisan-Mayıs 2015 sayısında çıktı.
Yorumlar
Yorum Gönder