-Türkiye ekonomisi…
-2015 yılını, her şeye rağmen, bir krize girmeden
geçiren
Türkiye ekonomisinde, 2014 yılında yüzde 2,9 olan
büyüme, tahminlerime göre, 2015 yılında yüzde 4’ler
civarında olacak
-Büyüme, 2016 yılında, terör, dış finansman
ihtiyacının
karşılanamaması, ihracatın geleceğinin dış
pazarlardaki
belirsizlik nedeniyle pek parlak görünmemesi, başta
Çin
olmak üzere dünya ekonomisindeki olumsuzluklar gibi
sebeplerle hedeflenen yüzde 4,5’lik seviyenin altında
kalma ihtimalini yüksek buluyorum
-Fakat, bölgesel savaş gibi çok büyük olumsuzluklar
olmazsa
yine de büyüme, yüzde 3,5-4’ler civarında
gerçekleşebileceğini
tahmin ediyorum. Benzer şekilde tüketimdeki artış da
sürecek
-Kısa zamanda da işsizliğin makul düzeylere inmeyeceği
ortada
-Türkiye’nin ekonomideki en önemli sorunlarından olan
enflasyon, 2016 yılında da çözülemeyecek. Enflasyonun
2015 yılıyla benzer bir eğilim sergileyeceğini, yüzde
8,5-9’lar
düzeyinde gerçekleşebileceğini söyleyebilirim
-İhraç malların ucuzlamasına rağmen ihracatın gerilemesi
içinde çıkılmaz bir hal aldı. Dış pazarların sıkıntıya
girmesi,
özellikle Rusya, Suriye, Irak’a ve bölge ülkelerine
yönelik
ihracatta görülen gerileme ihracatta büyük sorun
yarattı
-Borçlanma
özellikle özel sektör açısından sürdürülebilir
aşamayı
geçmiş durumda. Bu borçların yapılandırılması ve
uzun
vadelere yayılması bir çözüm olabilir
Ankara – 25.03.2016 - Türkiye
ekonomisi, 2015 yılını her şeye rağmen, bir krize girmeden geçirdi. 2014
yılında yüzde 2,9 olan büyüme, tahminlerime göre, 2015 yılında yüzde 4’ler
civarında olacak.
Büyüme, 2016 yılında, terör,
dış finansman ihtiyacının karşılanamaması, ihracatın geleceğinin dış
pazarlardaki belirsizlik nedeniyle pek parlak görünmemesi, başta Çin olmak
üzere dünya ekonomisindeki olumsuzluklar gibi sebeplerle hedeflenen yüzde
4,5’lik seviyenin altında kalma ihtimalini yüksek buluyorum.
Fakat, bölgesel savaş gibi
çok büyük olumsuzluklar olmazsa yine de büyüme, yüzde 3,5-4’ler civarında
gerçekleşebileceğini tahmin ediyorum. Benzer şekilde tüketimdeki artış da
sürecek.
Ülkenin en büyük
sorunlarından işsizlik, Kasım 2015 itibarıyla yüzde 10,5 ile çift hanelerde
devam ediyor. Kısa zamanda da işsizliğin makul düzeylere inmeyeceği ortada.
Hatta, tarımdaki teknolojik gelişmeler ve finansman sorunları nedeniyle
önümüzdeki yıllarda çok sayıda kişinin (tarımda istihdam yaz aylarında 6
milyona kadar çıkıyor) tarım dışına çıkması ve şehirlere akması işsizliği
artıracak gibi görünüyor. Bunun yanı sıra, 2,5 milyon Suriyeli ve 300 bin
Iraklı’dan çalışabilir çağdaki, yaklaşık 900 bin kişinin zamanla istihdam
piyasasına girmesi sorunları artıracak. Halen büyük bölümü kaçak olarak çalışan
bu nüfus, çok düşük ücretlerle çalışarak işverenlerin işgücü maliyetlerini
önemli ölçüde düşürdüğü biliniyor. Zamanla kayıt altına girdiklerinde işgücü
maliyetleri de artacak.
Türkiye’nin ekonomideki en önemli
sorunlarından olan enflasyon, 2016 yılında da çözülemeyecek. 2015 yılını yüzde
8,81 gibi hedefin oldukça üzerinde tamamlayan tüketici fiyatları enflasyonu,
hükümetin tahminine göre 2016 yılında yüzde 7,5 düzeyinde gerçekleşecek. Asgari
ücretteki yaklaşık yüzde 30’luk artış da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na
göre enflasyona 1,5 puan etki yapacak. Enflasyonun 2015 yılıyla benzer bir
eğilim sergileyeceğini, yüzde 8,5-9’lar düzeyinde gerçekleşebileceğini
söyleyebilirim.
Neredeyse dibe vurmuş ham
petrol fiyatlarının, 2016 yılında bir miktar da olsa yükselebileceği, bunun da
enflasyonu artıracağı tahmini yapılabilir. Nitekim, petrol fiyatlarındaki
düşüşün enerji ithalatını keskin bir şekilde düşürmesi nedeniyle 2013 yılında
64,7, 2014 yılında 45,8 milyar dolar olan cari işlemler açığı, 2015 yılında
32,2 milyar dolara indi. Bu miktar, 2016 yılında petrol fiyatlarına ve
ihracattaki duruma bağlı olarak yeniden artışa geçecek gibi görünüyor.
İhracatın 2015 yılında 157,6 milyar dolardan 143,9 milyar dolara gerilemesi çok
büyük bir sorun olarak ortada duruyor. Her ne kadar, TL’nin değer kaybıyla
ithal malların pahalanması sonucu ithalat 242,2 milyar dolardan 207,2 milyar
dolara düşse de ihraç malların ucuzlamasına rağmen ihracatın gerilemesi içinde
çıkılmaz bir hal aldı. Dış pazarların sıkıntıya girmesi, özellikle Rusya,
Suriye, Irak’a ve bölge ülkelerine yönelik ihracatta görülen gerileme ihracatta
büyük sorun yarattı.
Olumsuzluklara rağmen Türk
ekonomisi büyümeye, istihdam yaratmaya devam ediyor. Sanayideki ve tarımdaki
büyüme sürüyor. Kapasite kullanım oranları yüzde 73,5’lerin üzerinde
seyrediyor.
Sıkıntı güven endekslerinin bir türlü makul düzeylere
yükselmemesi gibi görünüyor. Şubat ayında, Ocak ayına göre tüketici güven endeksinin
yüzde 7 gerileyerek yüzde 66,64’e inmesi bunun açık bir göstergesi.
Türk ekonomisi açısından diğer bir önemli sorun ise
borçluluk. Ekonomist Hakan Özyıldız’ın
yaptığı araştırmaya göre, 2002 yılı sonunda 366 milyar lira olan kamu ve özel
sektör toplam borç stoku, 2015 yılı sonunda 2 trilyon 541,5 milyar liraya
çıkmış durumda. Bu dönemde kamu borç stoku 271,6 milyar liradan 721,4 milyar
liraya çıkarken, özel sektör ve hanehalkı borç tutarı 94,4 milyar liradan 1
trilyon 820,1 milyar liraya yükselmiş. Buna özel sektörün kendi arasındaki borç
senetleri ve borçları dahil değil. Borçlanma özellikle özel sektör açısından
sürdürülebilir aşamayı geçmiş durumda. Bu borçların yapılandırılması ve uzun
vadelere yayılması bir çözüm olabilir.
-Milli gelir ve büyüme-
Üretim yöntemiyle gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH),
sabit fiyatlarla, 2014 yılında yüzde 2,9 büyüdü. 2014 yılının birinci çeyrek
büyümesi yüzde 5,1, ikinci çeyrek büyümesi yüzde 2,4, üçüncü çeyrek büyümesi
yüzde 1,8, dördüncü çeyrek büyümesi yüzde 2,7 oldu.
Sabit fiyatlarla, 2015 yılının ilk çeyreğinde yüzde
2,5, ikinci çeyreğinde yüzde 3,8, üçüncü çeyreğinde ise yüzde 4 büyüme
sağlandı. 2015 yılının Ocak-Eylül döneminde yüzde 3,4’ü buldu. İlk çeyrek
büyümesi 2015 yılında, 2014 büyümesinin altında kalsa da hem ikinci çeyrek hem
de üçüncü çeyrek büyümeleri 2015 yılında daha iyi gerçekleşti.
Yine 2015 yılının üçüncü çeyreğinde sabit fiyatlarla
tarım sektörü yüzde 11,1, hizmet sektörü yüzde 5, sanayi sektörü yüzde 1,5
gelişme gösterdi. Sanayi sektöründeki büyüme 2015 yılının üçüncü çeyreğinde
zayıf kalsa da hizmet sektörü oldukça iyi büyüme gerçekleştirdi. Tarım sektörü,
2014 yılını, başta kuraklık ve don olmak üzere doğal afetlerden çok kötü
etkilemiş ve üretim düşüşü yaşanmıştı. 2015 yılının üçüncü çeyreğinde, hem 2014
yılının baz etkisi hem de 2015’de iklim şartlarının iyi gitmesi nedeniyle tarım
sektörü çift haneli büyüme rakamlarına ulaştı.
Temmuz-Eylül dönemi GSYH cari fiyatlarla 518 milyar
637 milyon lira oldu. Cari fiyatlarla Ocak-Eylül dönemi GSYH ise 1 trilyon 445
milyar 614 milyon lirayı buldu.
Takvim etkisinden arındırılmış sabit fiyatlarla GSYH
değeri, 2015 yılı üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde
5,4’lük artış gösterirken, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH
değeri, bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,3 büyüdü.
Ocak-Eylül 2015 döneminde sabit fiyatlarla yüzde 3,4,
cari fiyatlarla yüzde 11,1 büyüyen ekonomi, TL’nin değer kaybı nedeniyle dolar
bazında yüzde 9,3 küçüldü. ABD Doları bazında, 2014 yılında yüzde 2,9 küçülerek
799 milyar 1 milyon dolarlık, 2014 yılının Ocak-Eylül döneminde 602 milyar 173
milyon dolarlık bir ekonomi olan Türkiye, 2015 yılının Ocak-Eylül döneminde 545
milyar 946 milyon dolarlık bir ekonomiye geriledi. Özellikle 2015 yılının üçüncü
çeyreğinde dolar bazında GSYH gerilemesi yüzde 14’ü buldu. Doğal olarak, dolar
bazında ülkenin alım gücü düştü.
Orta Vadeli Program’da (OVP) (2016-2018) göre 2014
yılında 10 bin 390 dolar olan kişi başına GSYH’nin, 2015 yılında 9 bin 285
dolara ineceği tahmin ediliyor. Bu rakamın 2016’da 9 bin 364 dolara, 2017’de 10
bin 30, 2018’de 10 bin 659 dolara yükseleceği öngörülüyor. Buna göre. 2014
yılında 799 milyar dolar olan GSYH, 2015’de 722 milyar dolara indikten sonra,
2016’da 736, 2017’de 796, 2018’de 854 milyar dolara çıkacak. Türkiye’nin
satın alma gücü paritesiyle GSYH’si 2014 yılında 1 trilyon 503 milyar dolardı.
Bu rakam, 2015’de 1 trilyon 578 milyar, 2016’da 1 trilyon 669 milyar, 2017’de 1
trilyon 783 milyar, 2018’de 1 trilyon 910 milyar dolara yükselecek. 2014
yılında kişi başına satın alma gücü paritesiyle kişi başına GSYH 2014 yılında 19
bin 610 dolardı. Bu rakam, 2015’de 20 bin 298, 2016’da 21 bin 240, 2017’de 22
bin 460, 2018’de 23 bin 829 dolara yükseldi.
OVP’de 2014 yılında yüzde 2,9 olan büyüme hızının,
2015’de yüzde 4’ü bulacağı, 2016’da yüzde 4,5, 2017 ve 2018’de yüzde 5 olacağı
tahmini yapıldı.
Hanehalklarının nihai tüketim harcamaları, 2015 yılının
üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre, cari fiyatlarla yüzde 10,6’lık
artışla 332 milyar 514 milyon liraya çıktı. Sabit fiyatlarla hanehalklarının
nihai tüketim harcamaları yüzde 3,4 artış gösterdi.
Devletin nihai tüketim harcamaları, 2015 yılının üçüncü
çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre cari fiyatlarla yüzde 15,7’lik
artışla 74 milyar 846 milyon liraya yükseldi. Nihai tüketim harcamaları
devlette sabit fiyatlarla yüzde 7,8 arttı.
Buna göre, üçüncü çeyrekte hanehalklarının nihai tüketim
harcamaları yüzde 4 olan büyüme hızının altında kaldı.
Gayrisafi sabit sermaye oluşumu, 2015 yılının üçüncü
çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre cari fiyatlarla yüzde 7,2’lik
artışla 91 milyar 219 milyon lira oldu. Sabit fiyatlarla 2015 yılının üçüncü
çeyreğinde gayrisafi sabit sermaye oluşumu, yüzde 0,5 geriledi. Gayrisafi sabit
sermaye oluşumundaki sıkıntının sürdüğü görülüyor.
Mal ve hizmet ihracatı, 2015 yılının üçüncü çeyreğinde bir
önceki yılın aynı çeyreğine göre cari fiyatlarla yüzde 17’lik artışla 151
milyar 152 milyon liraya, mal ve hizmet ithalatı ise 2015 yılının üçüncü
çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre cari fiyatlarla yüzde 9,8’lik
artışla 151 milyar 820 milyon liraya yükseldi. Sabit fiyatlarla baktığımızda,
bu dönemde, mal ve hizmet ihracatının yüzde 0,6, mal ve hizmet ithalatının ise yüzde
1 gerilediği tespit ediyoruz.
Yıl sonu
rakamları henüz belli olmasa da Uluslararası Para Fonu (IMF), 2 Şubat 2016
tarihinde Hazine Müsteşarlığı tarafından açıklanan 4. Madde Konsültasyon
Raporu’nda Türkiye için 2015 yılında yüzde 3,8 büyüme tahmininde bulunuyor. IMF
tahminin gerçekleşebilmesi için son çeyrekte Türkiye ekonomisinin yüzde 4,8
büyüme gerekiyor ki, göstergelere göre bu rakam sağlanabilir. Fon, 2016
büyümesinin de yüzde 3,5-4 arasında gerçekleşeceği tahmininde bulundu.
Uzun yıllar
ortalamasına bakıldığında, Türkiye’nin potansiyel büyüme hızının yüzde 4,5-yüzde
5 dolaylarında olduğunu görüyoruz. Bunun üzerindeki bir büyüme hızı, talep
dolayısıyla dış açıkta kontrolsüz artışa neden olmaktadır. Bunun altında bir
büyüme hızı da yeterince iş olanağı yaratmadığından işsizlikte artışla
sonuçlanmaktadır.
-İstihdam-
Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz
sayısı, 2015 yılı Kasım döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 29 bin kişi
artarak 3 milyon 125 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,2 puanlık azalış
ile yüzde 10,5 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik
oranı 0,3 puanlık azalış ile yüzde 12,4 olarak tahmin edildi. 15-24 yaş grubunu
içeren genç işsizlik oranı 0,8 puanlık azalış ile yüzde 19,1 olurken,15-64 yaş
grubunda bu oran 0,2 puanlık azalış ile yüzde 10,7 olarak gerçekleşti. İşsizlik
çift haneli bir şekilde devam ediyor. 2015 yılı sonunda 78 milyon 741 bin 53
olan Türkiye nüfusuna Suriyeli ve Iraklı sığınmacıların çok büyük bölümü dahil
değil. Tahminlere göre, ülkede 2,8 milyon Suriyeli ve Iraklı sığınmacı var.
Zaten kronik bir şekilde işsizlik sorunu yaşayan Türkiye’de, sığınmacılar da
istihdam piyasasına tam olarak girdiklerinde işsizliğin çok daha büyük bir
kabus olacağı ortada duruyor.
İstihdam edilenlerin yüzde 19,3’ü tarım, yüzde 20,1’i sanayi,
yüzde 7,5’i inşaat, yüzde 53,1’i ise hizmetler sektöründe yer alıyor. Ülkede
hala büyük bir tarım istihdamı olduğu görülüyor. Bir diğer sorun da erkeklerde
yüzde 71,3 olan işgücüne katılma oranının kadınlarda yüzde 31,6’da kalması.
İşsiz sayısının fazla olması ve istihdam oranının düşük
kalması ve genç işsiz sayısının yüksek olması, potansiyel tüketicilerin
tüketimden uzak kalmasına yol açıyor.
-Dış ticaret, cari işlemler açığı-
Dış ticaret
açığı, cari açığın da temel nedeni olarak Türkiye’nin başına bela olmaya uzunca
bir süredir devam ediyor. Türkiye, yapısal sorunlar çözülmediği için ihracat
yapmak için bile ithalat yapmak zorunda olan bir ülke durumunda. Öyle ki
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2009 verilerine göre, 100
dolarlık ihracat yapmak için 58,5 dolarlık ithal katma değer kullanılması
gerekiyor. Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre, 2015 yılında
ihracat, 2014 yılının altında kaldı ve yüzde 8,7 düşüşle 157 milyar 610 milyon
158 bin dolardan 143 milyar 934 milyon 972 bin dolara indi. 2015 yılında ithalat
da geriledi, 2014 yılına göre yüzde 14,4 düşüşle 242 milyar 177 milyon 117 bin
dolardan 207 milyar 203 milyon 370 bin dolara düştü. Dış ticaret açığı, ithalatın,
ihracattan miktar olarak daha fazla gerilemesi nedeniyle yüzde 25,2 düşüşle 84
milyar 566 milyon 959 bin dolardan 63 milyar 268 milyon 398 bin dolara indi.
İhracat son 4 yılın, ithalat son 5 yılın, dış ticaret açığı son 6 yılın en
düşük rakamlarına geriledi.
İhracatın
ithalatı karşılama oranı, 2015 yılında, 2014 yılına göre 4,4 puan artarak yüzde
69,5’e çıktı.
2011 yılında
105 milyar 934 milyon 807 bin dolara kadar çıkan dış ticaret açığının 63,3
milyar dolara kadar inmesi olumlu olsa da açıktaki daralmanın ihracat
artışından değil, ithalattaki düşüşten kaynaklandığını göz önünden kaçırmamız
gerekiyor.
Değer
kaybeden TL nedeniyle ithal malların fiyatın artması ve petrol fiyatlarının
düşmesi nedeniyle ithalattaki gerilemeyi açıklayabiliyoruz. Esas sıkıntı, değer
kaybeden TL’ye rağmen, ihracatın düşmesi. Bu da petrol fiyatlarındaki düşüşün,
petrol üreticisi ülkelerin alım gücünü düşürmesi, Türkiye’nin içinde bulunduğu
coğrafyadaki siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın dış pazarlarda sıkıntı
yaratması ve bunun ihracatı olumsuz etkilemesiyle açıklanabilir.
Dış ticaret
açığındaki gerileme cari işlemler açığına da yansıdı. Merkez Bankası verilerine
göre, 2015 yılında cari işlemler açığı 32 milyar 192 milyon dolarda kaldı. Cari
işlemler açığı 2013 yılında 64 milyar 658 milyon dolar, 2014 yılında 45 milyar
836 milyon dolar olmuştu.
-Uluslararası doğrudan yatırım
verileri-
Ekonomi
Bakanlığı, 2015 yılı Aralık ayına ilişkin “Uluslararası Doğrudan Yatırım
Verileri Bülteni”ne göre, uluslararası net doğrudan yatırım girişi, geçen yıl
bir önceki yıla göre yüzde 32,4 artarak 16 milyar 583 milyon dolara ulaştı.
2015 yılında
11,8 milyar dolar olan sermaye girişinin 4,1 milyarı imalat sektöründen, 3,5 milyar
doları mali aracı kuruluşların faaliyetlerinden kaynaklandı. Ocak-aralık
döneminde nakit sermaye girişinin yüzde 57,6'sı Avrupa Birliği ülkeleri
kaynaklı oldu.
Yine
2015 yılında 4 bin 925 uluslararası sermayeli şirket ve şube kuruldu. 199 yerli
sermayeli şirkete de uluslararası sermaye iştiraki yapıldı. Bu şirketlerin 2
bin 766’sı Yakın ve Ortadoğu ülkeleri, 1177’si Avrupa Birliği ülkeleri, 321’i
ise Avrupa Birliği hariç Avrupa ülkeleri ortaklı şirketlerden oluştu. Yine bu
şirketler, toptan ve perakende ticaret sektörü başta olmak üzere, gayrimenkul
kiralama ve iş faaliyetleri, ulaştırma, haberleşme ve depolama hizmetleri sektörlerinde
faaliyet gösteriyorlar.
Türkiye’de,
2015 yılı sonu itibarıyla faaliyet gösteren uluslararası sermayeli şirket
sayısı 47 bin 187’ye ulaştı. Bu şirketler, toptan ve perakende ticaret sektörü
başta olmak üzere, gayrimenkul kiralama, iş faaliyetleri ve imalat
sektörlerinde faaliyette bulunuyorlar. İmalat sanayinde ise uluslararası
sermayeli şirketlerde kimyasal madde ve ürünleri imalatı ilk sırada yer alıyor.
Bunu tekstil ürünleri, gıda, içecek ve tütün ürünleri imalatı izliyor.
2015
yılında belgelendirilen yatırım projesi sayısı 225’e, belge kapsamındaki
yatırımların tutarı 13,5 milyar dolara yükseldi. Yatırım teşvik belgelerinin
150’si imalat, 45’i hizmetler, 20’si elektrik, gaz ve su, 6’sı madencilik ve
taşocakcılığı, 4’ü ise tarım ve ormancılık sektörlerinde düzenlendi.
-Sanayi üretim endeksi-
Takvim
etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi 2015 yılı Aralık ayında 2014
yılının Aralık ayına göre yüzde 4,5 arttı. Mevsim ve takvim etkilerinden
arındırılmış sanayi üretim endeksi de yine 2015 Aralık ayında, 2014 yılının
Aralık ayına göre yüzde 0,8 yükseldi.
Sanayinin alt sektörleri (2010=100 temel yıllı)
incelendiğinde, 2015 yılı Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre
madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 2,1 azalırken, imalat sanayi
sektörü endeksi yüzde 4,4 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve
dağıtımı sektörü endeksi yüzde 7,7 arttı.
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış
ana sanayi gruplarında en yüksek artış dayanıklı tüketim malı imalatında
gerçekleşti. Ana sanayi grupları (MIGs) sınıflamasına göre, 2015 yılı
Aralık ayında bir önceki aya göre en yüksek artış yüzde 4,8 ile dayanıklı
tüketim malı imalatında gerçekleşti.
İmalat sanayi alt sektörleri incelendiğinde, 2015 yılı Aralık
ayında bir önceki aya göre en yüksek artış yüzde 27,9 ile bilgisayarların,
elektronik ve optik ürünlerin imalatında gerçekleşti. Bu artışı, yüzde 9,3 ile
mobilya imalatı ve yüzde 7,8 ile kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri
imalatı takip etti.
İmalat sanayi alt sektörleri incelendiğinde, 2015 yılı Aralık
ayında bir önceki aya göre en yüksek düşüş yüzde 28,7 ile diğer ulaşım
araçlarının imalatında gerçekleşti. Bu düşüşü, yüzde 5,4 ile deri ve ilgili
ürünlerin imalatı ve makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı takip etti.
2015 yılı dördüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre mevsim
ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretimi yüzde 0,9 arttı. Takvim
etkisinden arındırılmış sanayi üretimi ise bir önceki yılın aynı çeyreğine göre
yüzde 4,2 arttı.
-Sanayi
ciro endeksi-
Takvim etkisinden arındırılmış toplam
sanayi ciro endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 12,7 arttı. Sanayinin
alt sektörleri (2010=100 temel yıllı) incelendiğinde; 2015 yılı Kasım ayında
bir önceki aya göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 6,6
azalırken, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 0,4 arttı. Sanayinin alt
sektörleri (2010=100 temel yıllı) incelendiğinde; 2015 yılı Kasım ayında bir
önceki yılın aynı ayına göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde
10,9 azalırken, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 13,6 arttı.
Ana sanayi grupları (MIGs) sınıflamasına göre, 2015 yılı
Kasım ayında bir önceki aya göre en yüksek artış yüzde 1,1 ile ara malı
imalatında gerçekleşti.
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış
ciro endeksinde en yüksek artış başka yerde sınıflandırılmamış makine ve
ekipman imalatında gerçekleşti. İmalat sanayi alt sektörleri
incelendiğinde, 2015 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre en yüksek artış
yüzde 5,0 ile başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatında
gerçekleşti. Bu artışı yüzde 4,1 ile fabrikasyon metal ürünlerinin (makine ve
teçhizat hariç) imalatı ve yüzde 3,5 ile deri ve ilgili ürünlerin imalatı takip
etti.
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış
ciro endeksinde en yüksek azalış temel eczacılık ürünlerinin imalatında
gerçekleşti. İmalat sanayi alt sektörleri incelendiğinde, 2015 yılı Kasım
ayında bir önceki aya göre en yüksek azalış yüzde 14,2 ile temel eczacılık
ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatında gerçekleşti. Bu
azalışı yüzde 9,7 ile diğer ulaşım araçlarının imalatı ve yüzde 8,5 ile
bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı takip etti.
-Perakende satış hacmi-
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sabit fiyatlarla
perakende satış hacmi 2015 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre aynı seviyede
kaldı. Aynı ayda; gıda, içecek ve tütün satışları yüzde 1,6 azalırken, gıda
dışı satışlar (otomotiv yakıtı hariç) yüzde 0,1, otomotiv yakıtı satışları
yüzde 1,6 arttı.
Gıda dışı sektörlerin bir önceki aya göre değişimi
incelendiğinde; bilgisayar, kitap ve iletişim aygıtları satışları yüzde 0,9
arttı, elektrikli eşya ve mobilya satışları yüzde 1,7 azaldı, tekstil, giyim ve
ayakkabı satışları yüzde 1,9 arttı, tıbbi ürünler ve kozmetik satışları yüzde
0,2 azaldı, posta veya internet üzerinden satışlar ise yüzde 2,5 arttı.
Takvim etkilerinden arındırılmış sabit fiyatlarla perakende
satış hacmi, 2015 yılı Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,7
arttı. Aynı ayda; gıda, içecek ve tütün satışları yüzde 3,3, gıda dışı satışlar
(otomotiv yakıtı hariç) yüzde 0,2, otomotiv yakıtı satışları ise yüzde 12,7
artış gösterdi.
Gıda dışı sektörlerin bir önceki yılın aynı ayına göre
değişimi incelendiğinde; bilgisayar, kitap ve iletişim aygıtları satışları
yüzde 1,4 geriledi. Elektrikli eşya ve mobilya satışları yüzde 1,8, tekstil,
giyim ve ayakkabı satışları yüzde 2,4, tıbbi ürünler ve kozmetik satışları
yüzde 1,2 artarken posta veya internet üzerinden satışlar ise yüzde 12,1
azaldı.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış cari fiyatlarla
perakende ciro, 2015 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 1,3 arttı.
Aynı ayda; gıda, içecek ve tütün satışları aynı seviyede kaldı, gıda dışı satışlar
(otomotiv yakıtı hariç) yüzde 0,3, otomotiv yakıtı satışları yüzde 5,1 artış
gösterdi.
Takvim etkilerinden arındırılmış cari fiyatlarla perakende
ciro 2015 yılı Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10,7 arttı.
Aynı ayda; gıda, içecek ve tütün satışlarında yüzde 12,2, gıda dışı
satışlarında (otomotiv yakıtı hariç) yüzde 10,2, otomotiv yakıtı satışlarında
yüzde 9,7 artış meydana geldi.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sabit fiyatlarla
perakende satış hacmi 2015 yılı IV. çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde
1,4 arttı. Takvim etkilerinden arındırılmış perakende satış hacmi bir önceki
yılın aynı çeyreğine göre yüzde 3,5, 2015 yılında ise bir önceki yıla göre
yüzde 3,6 oranında artış gösteri. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış
cari fiyatlarla perakende ciroda, 2015 yılı IV. çeyreğinde bir önceki çeyreğe
göre yüzde 3,6 artış meydana geldi. Takvim etkilerinden arındırılmış perakende
ciro bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 9,2, 2015 yılında ise bir
önceki yıla göre yüzde 6,8 oranında arttı.
-İmalat sanayi kapasite kullanım
oranı-
Şubat 2016’da
imalat sanayi kapasite kullanım oranı, 2015 yılının Şubat ayına göre, 0,7
oranında artarak yüzde 72,8’den yüzde 73,5’e çıktı. Ocak ayına göre ise 1,4
puan azalarak yüzde 74,9’dan yüzde 73,5’e geriledi. İmalat sanayi genelinde
mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı Şubat 2016’da, yüzde
74,1 ile geçen yılın aynı ayına göre değişmedi. Ocak ayına göre ise 1,1 puan
azalarak yüzde 74,1’e geriledi. Şubat ayında mal gruplarına göre kapasite
kullanım oranları değerlendirildiğinde, tüm mal gruplarında azalış görüldü.
-Tüketici güven endeksi-
Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan
tüketici güven endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 7 oranında
azaldı; 2016 Ocak ayında 71,62 olan endeks, 2016 Şubat ayında 66,64’e indi.
Hanenin maddi durum beklentisi endeksi bir önceki aya göre
yüzde 3,1 oranında azaldı. 2016 Ocak ayında 92,17 olan endeks değeri, 2016
Şubat ayında 89,31 oldu. Bu düşüş, gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi
durumunun daha iyi olacağını bekleyenlerin oranının azalmasından kaynaklandı.
2016 Ocak ayında 95,65 olan genel ekonomik durum beklentisi
endeksi %5,9 oranında azalarak, 2016 Şubat ayında 90,03 oldu. Bu azalış,
gelecek 12 aylık dönemde genel ekonomik durumun daha iyi olacağı yönünde
beklentisi olan tüketicilerin sayısının bir önceki aya göre azaldığını
göstermektedir.
İşsiz sayısı beklentisi endeksi bir önceki aya göre yüzde
10,1 oranında azalarak, 2016 Şubat ayında 66,17 değerine düştü. Bu düşüş,
gelecek 12 aylık dönemde işsiz sayısında azalış bekleyenlerin azalmasından
kaynaklandı.
Tasarruf etme ihtimali endeksi yüzde 16,1 oranında azaldı.
2016 Ocak ayında 25,09 olan endeks, 2016 Şubat ayında 21,05 değerine düştü. Bu
azalış, tüketicilerin gelecek 12 aylık dönemde tasarruf etme ihtimallerinin bir
önceki aya göre azaldığını göstermektedir.
-Bütçe-
2015 yılında
bütçe açığı yüzde 3,3 gerileyerek 23 milyar 370 milyon liradan 22 milyar 606
milyon liraya indi. 2009 yılında yüzde 5,5, 2010’da yüzde 3,6, 2014’de yüzde
1,3 olan bütçe açığının milli gelire oranı, 2015 yılında yüzde 1,2 oldu.
Merkezi
yönetim bütçe giderleri, 2015 yılında 505 milyar 992 milyon liraya, gelirleri
483 milyar 386 milyon liraya, faiz giderleri 53 milyar 6 milyon liraya, vergi
gelirleri 407 milyar 475 milyon liraya ulaştı. Bütçe giderlerinin GSYH’ye oranı
yüzde 25,8, gelirlerinin GSYH’ye oranı yüzde 24,6 düzeyinde gerçekleşti. Faiz
dışı bütçe 2015 yılında 30 milyar 400 milyon lira fazla verdi.
-Kredi notu-
Uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşlarından Standard & Poor's (S&P), Kasım 2015’de Türkiye'nin
yabancı para cinsinden kredi notunu "BB+", yerel para cinsinden kredi
notunu "BBB-" ve not görünümünü "negatif" olarak teyit
etti.
Moody’s, Aralık 2015’de, Türkiye’nin notunu ve görünümünü değiştirmeyerek, kredi notunu Baa3 ve negatif görünümde bıraktı. Böylece Türkiye’nin notu yatırım yapılabilir seviyede kalmaya devam etti. Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu Mayıs 2013’te yatırım yapılabilir seviyeye çıkarmış, 2014 başında Türkiye’nin görünümünü negatife çekmişti.
Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR, Türkiye'nin "BBB-" düzeyinde bulunan kredi notunu teyit etti. JCR, Türkiye'nin not görünümünü ise durağan olarak bıraktı. Kuruluş, notların, düşük tasarruf oranı ve kronik cari işlemler açığı, geniş dış finansman ihtiyacı, uluslararası finans piyasaları ve artan siyasi ve sosyal belirsizliklere bağımlı olmasının, makro ekonomik dengesizlikler tarafından kısıtlandığını kaydetti.
Fitch Ratings, 26 Şubat 2015’de, Eylül 2015’de olduğu gibi Türkiye’nin kredi notunu ve görünümünü korudu. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin “BBB-” ile yatırım yapılabilir seviyede bulunan kredi notunu ve “durağan” not görünümünü değiştirmedi. Fitch, 5 Kasım 2012’de Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviye olan “BBB-”ye çıkarmıştı. Açıklamasında, Türkiye’nin mali disiplinini 2015’de yapılan iki çekişmeli seçime rağmen koruması nedeniyle notu ve görünümü koruduğunu bildiren kuruluş, genel kamu açığının GSYH’ye oranının yüzde 1,3’ten yüzde 1,2’ye düştüğü, bunun sonucunda, aynı kredi notuna sahip olan ülkelerde ortalama yüzde 42,6 seviyesinde bulunan kamu borcunun GSYH’ye oranının 2015 sonu itibarıyla yüzde 32,6’ya gerilediğine dikkati çekti. Fitch, sığınmacılara ve artırılan güvenlik önlemlerine yönelik harcamaların bütçe üzerinde baskı yaratabileceğine, jeopolitik görünümün de kötüleştiğine dikkati çekti.
-Enflasyon
Tüketici fiyatları endeksinde (TÜFE, 2003=100) 2016 yılı Ocak
ayında bir önceki aya göre yüzde 1,82, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9,58
ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 7,87 artış gerçekleşti.
Aylık en yüksek artış yüzde 9,60 ile
alkollü içecekler ve tütün grubunda oldu.
Ana harcama grupları itibariyle 2016 yılı Ocak ayında endekste yer alan gruplardan gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 4,28, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 2,71, sağlıkta yüzde 2,42 ve eğlence ve kültürde yüzde 2,09 artış gerçekleşti.
Ana harcama grupları itibariyle 2016 yılı Ocak ayında endekste yer alan gruplardan gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 4,28, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 2,71, sağlıkta yüzde 2,42 ve eğlence ve kültürde yüzde 2,09 artış gerçekleşti.
Ana harcama grupları itibariyle 2016 yılı Ocak ayında
endekste yer alan gruplardan sadece giyim ve ayakkabı grubunda yüzde 6,71
oranında düşüş gerçekleşti.
Yıllık en fazla artış yüzde 13,43 ile lokanta
ve oteller grubunda gerçekleşti. TÜFE’de, bir
önceki yılın aynı ayına göre eğlence ve kültür yüzde 12,05, gıda ve alkolsüz
içecekler yüzde 11,69), çeşitli mal ve hizmetler yüzde 11,21, alkollü içecekler
ve tütün yüzde 11,17 artışın yüksek olduğu diğer ana harcama gruplarıdır.
Ocak 2016’da endekste kapsanan 417 maddeden; 29 maddenin ortalama
fiyatlarında değişim olmazken, 285 maddenin ortalama fiyatlarında artış, 103
maddenin ortalama fiyatlarında ise düşüş gerçekleşti.
Bu
dönemde gıda fiyatları temelde işlenmemiş gıdaya bağlı olarak yüksek bir artış
kaydetti. Fiyatı yönetilen-yönlendirilen bazı ürünlerde Ocak ayı başında
yapılan ayarlamaların toplam etkisi öngörüldüğü gibi 0,7 puan oldu. Enerji
fiyatları Ocak ayında yüzde 0,81 oranında arttı. Bu gelişmede, elektrik
fiyatlarında gözlenen yüzde 5,48 oranındaki yükseliş belirleyici oldu.
Uluslararası petrol fiyatlarındaki gerilemeyle akaryakıt fiyatları yüzde 2,74
oranında düştü. Bu gelişmeler sonucunda yıllık enerji enflasyonu yaklaşık 1,7
puan artışla yüzde 4,61’e yükseldi. Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık
enflasyon 0,82 puanlık artışla yüzde 11,69’a çıktı. Mevsimsel etkilerden
arındırılmış işlenmemiş gıda fiyatları Ocak ayında taze meyve ve sebze kaynaklı
olarak belirgin bir artış kaydetti. Bu dönemde taze meyve ve sebze grubunda
yıllık fiyat artış oranı yüzde 20 seviyesine ulaştı. Kırmızı et fiyatları son
iki aydaki sınırlı gerilemenin ardından Ocak ayında tekrar yükseldi. Bakliyat
fiyatlarındaki artışlar hızlanarak devam etti. Bu gelişmeler neticesinde
işlenmemiş gıda yıllık enflasyonu 1,5 puan artarak yüzde 15,33 oranına
yükseldi. 2015 yılı genelinde yavaşlama eğilimi gözlenen işlenmiş gıda
fiyatları yıllık enflasyonunda ise son iki ayda ekmek-tahıl grubu öncülüğünde
yukarı yönlü bir seyir kaydetti. Özellikle ekmek fiyatları son iki ayda yüzde
3,77 oranında arttı. Diğer taraftan Ocak ayında katı-sıvı yağ grubunda aylık
fiyat artışları yavaşladı. Sonuç olarak, işlenmiş gıda grubu yıllık enflasyonu
Ocak ayında sınırlı bir artışla yüzde 8,41 oranına yükseldi.
Yurt
içi üretici fiyatları 2016 Ocak ayında yüzde 0,55 oranında arttı. Yıllık
enflasyon 0,23 puan yükselerek yüzde 5,94 oldu. Bu gelişmede Türk lirasındaki
değer kaybı belirleyici olurken başta petrol olmak üzere uluslararası emtia
fiyatlarındaki düşüş üretici fiyatlarındaki artışı sınırladı. Yıllık enflasyon
imalat sanayisinde yüzde 6,77’ye, petrol ve ana metal hariç imalat sanayisinde
ise yüzde 8,68’e yükseldi.
-Borç stoku-
Türkiye’nin
brüt dış borç stoku, 2015 yılı Eylül sonu itibarıyla 405 milyar 985 milyon dolar
oldu. 2002 yılında 129 milyar 596 milyon dolar olan brüt dış borç stoku, 2006
yılında 200, 2011 yılında 300 milyar doları geçmişti. 2014 yıl sonunda 400
milyar doları geçerek 402 milyar 482 milyon dolara ulaşan brüt dış borç stoku,
2015 Mart sonunda 392 milyar 798 milyon dolara indikten sonra, Haziran sonunda
404 milyar 880 milyon dolara, Eylül sonunda ise 405 milyar 985 milyon dolara
yükselmişti. 2002 yılında brüt dış borç stokunun GSYH’ye oranı yüzde 56,2
düzeyindeydi. 2005 yılında yüzde 35,5’e kadar inen bu oran, 2014 yılında yüzde
50,4 ile yeniden yüzde 50’yi geçti. 2015 Eylül ayı sonu itibarıyla brüt dış
borç stokunun GSYH’ye oranı yüzde 54,7 düzeyinde bulunuyor.
Eylül 2015
itibarıyla brüt dış borç stokunun yüzde 71,34’ü olan 289 milyar 630 milyon doları
özel sektöre, yüzde 28,28’i olan 114 milyar 802 milyon doları kamu kesimine,
yüzde 0,38’i olan 1 milyar 552 milyon doları ise Merkez Bankası’na ait durumda.
Kamunun brüt
dış borç stokunun yüzde 13,38’i kısa vadeli iken, özel sektörde bu oran yüzde
36,35’e kadar çıkıyor. Bu oran, 2014 yıl sonunda, kamuda yüzde 15,18, özel
sektörde yüzde 40,6 düzeyindeydi. Kısa vadeli borçlarda bir azalma göze
çarpıyor. Kamunun 15 milyar 355 milyon dolarlık, özel sektörün 105 milyar 267
milyon dolarlık, Merkez Bankası’nın ise 208 milyon dolarlık kısa vadeli dış
borç stoku bulunuyor.
2015 Aralık
sonu itibarıyla, kısa vadeli dış
borç stoku, 2014 yıl sonuna göre yüzde 12,3 oranında azalışla 115,6
milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış
borç stoku yüzde 17,7 oranında azalarak 78,0 milyar dolara inerken, diğer
sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 2,2 oranında artarak 37,4 milyar
dolara çıktı.
Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2014 yıl sonuna göre yüzde 52,6
oranında azalışla 22,8 milyar doları, yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 16,0
oranında artışla 15,2 milyar dolar oldu. Banka mevduatı, 2014 yıl sonuna göre yüzde 18,3 oranında artışla
23,7 milyar doları ve yurt dışı yerleşiklerin
TL cinsinden mevduatları 2014 yıl sonuna göre yüzde 20,7 oranında
artarak 16,2 milyar dolara çıktı. Diğer
sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2014 yıl sonuna göre yüzde 6,2 oranında artışla
29,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından
oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2014 yıl sonuna göre yüzde 18,6
oranında azalarak 14,6 milyar ABD dolara inerken, özel sektörün kısa vadeli dış
borcu yüzde 11,2 oranında azalarak 100,8 milyar dolar oldu.
-Merkez Bankası faiz oranları-
Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) en son 29 Ocak 2014 tarihinde yaptığı
olağanüstü toplantıda, faizleri sert bir şekilde artırmıştı. PPK, bir hafta
vadeli repo ihale faizini yüzde 4,50’den yüzde 10’a, gecelik borç verme
faizinin yüzde 7,75’den yüzde 12’ye, borçlanma faizini yüzde 3,5’den yüzde 8’e,
geç likidite penceresi faizini yüzde 15’e çıkarmıştı. O tarihten bu yana
faizleri düşüren PPK, en son 23 Şubat 2016 tarihinde yaptığı toplantıda
faizleri değiştirmeyerek, faiz koridorunun alt bandı olan gecelik borçlanma
faiz oranını yüzde 7,25, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz
oranını yüzde 7,5, koridorun üst bandı olan gecelik borç verme faizini yüzde
10,75 seviyesinde tuttu.
Bankadan
yapılan açıklamada, önümüzdeki dönemde para politikası kararlarının enflasyon
görünümüne bağlı olacağına, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve
enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler dikkate alınarak para
politikasında sıkı duruşun sürdürüleceğine dikkat çekildi. Merkez Bankası,
enerji fiyatlarının olumlu katkısına rağmen, artan maliyet unsurlarının
çekirdek enflasyon eğilimindeki iyileşmeyi sınırladığını vurguladı.
-Döviz, borsa, altın-
2015 yılında
TL karşısında ABD Doları yüzde 25,4, avro yüzde 12,6 değer kazandı. Merkez
Bankası döviz satış kuru, 2014 yıl sonunda ABD Doları 2,3311, Avro ise 2,8323
lira düzeyindeydi. Bu kurlar, 2015 yılı sonunda ABD Dolarında 2,9233, Avro’da
ise 3,1896 TL oldu. 24 Şubat 2016 tarihi itibarıyla döviz satış kuru ABD
Dolarında 2,9439, Avro 3,2334’e çıktı.
Borsa
İstanbul’da 2015
yılında işlem gören hisse senetleri yıllık bazda ortalama yüzde 16,33 değer kaybetti.
2014 yılını 85.721,13 puandan tamamlayan BIST 100 endeksi 2015 sonunda
71.726,99 puana geriledi. Endeksteki yıllık azalış 13.994,14 puan ve yüzde
16,33 olarak gerçekleşti.
Kapalıçarşı'da
2014 yıl sonunda 89,70 liradan satılan 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı,
2015 yıl sonunda 99,70 liraya yükseldi ve yüzde 11,1 arttı.
2016 Ocak ayında, finansal yatırım araçları yıllık olarak
değerlendirildiğinde Amerikan Doları; yurtiçi üretici fiyatları endeksi
(Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 21,77, tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) ile
indirgendiğinde ise yüzde 17,72 oranında yatırımcısına en fazla reel getiriyi
sağladı. Diğer taraftan, BIST 100 Endeksi Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde
24,13, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 26,65 oranında yatırımcısına en çok
kaybettiren yatırım aracı oldu.
-Türkiye ekonomisinde 2016-2018 dönemi-
Son açıklanan Orta Vadeli Program
(OVP), 2015 OVP’sinde revizeye gitti. Buna göre, 2015 için yüzde 3 öngörülen
büyüme rakamı, yeni OVP’de yüzde 4’e çekildi. 2016 büyüme rakamı yüzde 4’den
yüzde 4,5’e, 2017 rakamı yüzde 4,5’den yüzde 5’e çekilirken, 2018 rakamı yüzde
5 büyüme tahminiyle aynı kaldı.
Revizeler tüketici fiyatları
endeksinde (TÜFE) de yapıldı. Önceki OVP’de 2015 için yıl sonu TÜFE yüzde 7,6
olarak bekleniyordu ama yüzde 8,81 düzeyinde gerçekleşti. Yeni OVP’da 2016
yıl sonu TÜFE tahmini yüzde 6,5’den yüzde 7,5’e, 2017 yıl sonu TÜFE tahmini yüzde
5,5’den yüzde 6’ya çekildi. Yüzde 5 olan 2018 yılı sonu TÜFE tahmini ise
değiştirilmedi.
Merkezi yönetim bütçe açığının
GSYH’ye oranıyla ilgili tahmin, yeni OVP’de 2015 için yüzde 1,3’den yüzde
1,2’ye düşerken, 2016 için yüzde 0,7’den yüzde 1,3’e, 2017 için yüzde 0,6’dan
yüzde 1’e, 2018 için yüzde 0,4’den yüzde 0,8’e çıkarıldı.
Avrupa Birliği (AB) tanımlı kamu
borç stokunun GSYH’ye oranıyla ilgili tahmin, yeni OVP’de 2015 için yüzde
34’den yüzde 32,6’ya, 2016 için yüzde 32,8’den yüzde 31,7’ye, 2017 için yüzde
31,3’den yüzde 30,5’e, 2018 için yüzde 30’dan yüzde 29,5’e çekildi.
Hazine, 2016 yılında 70,9 milyar
lirası anapara ve 49,5 milyar lirası faiz olmak üzere 120,4 milyar liralık borç
servisi yapacak. Borç servisinin 94 milyar lirası iç borç, 26,5 milyar lirası
dış borç servisi olacak.
Bu borç servisini gerçekleştirmek
için Hazine, 79,9 milyar lira tutarında iç borçlanma yapacak ve iç borç çevirme
oranı yüzde 85’i bulacak. OVP revizyonu öncesi, 2016 yılı için Hazine’nin 74,9
milyar lira tutarında iç borçlanma yapması ve toplam iç borç çevirme oranının
yüzde 80 olması öngörülüyordu.
2015 yılı için 1 trilyon 963 milyar
lira olarak tahmin edilen GSYH, OVP’ye göre, 2016 yılında 2 trilyon 207 milyar
liraya, 2017 yılında 2 trilyon 489 milyar liraya, 2018 yılında 2 trilyon 770
milyar liraya yükselecek.
Bu 3 yılda GSYH’nin cari fiyatlarla 807
milyar lira artacağı anlamına geliyor. Aynı şekilde, 2015’de 722 milyar dolar
olan GSYH, 2016’da 736, 2017’de 796, 2018 yılında 854 milyar dolara ulaşacak ve
3 yılda 132 milyar dolarlık bir artış olacak.
GSYH’nin 2016 tahminlerine yüzde
69,9’u özel, yüzde 12,2’si kamu olmak yüzde 82,2’si tüketim harcamalarından
oluşuyor. Buna göre, 2015-2018 döneminde GSYH’de meydana gelecek 807 milyar
liralık artışın 663,35 milyar lirası tüketime yönelecek. Bunu dolar cinsinden
GSYH’deki 132 milyar dolara uygularsak 108,5 milyar doları buluruz. Bir diğer
ifadeyle 2015 yılında 722 milyar dolar olan GSYH’nin 600,7 milyar doları
tüketime giderken, bu rakam 2018’de 702 milyar doları bulacak.
Milli gelirdeki bu artış ister
istemez tüketime de yansıyacak. Kamu kesimi tüketimi 2016-2018 döneminde,
sırasıyla yüzde 4,7, yüzde 4 ve yüzde 4, özel kesim tüketimi benzer şekilde
yüzde 3,9, yüzde 3,6 ve yüzde 3,4, toplam tüketim ise yüzde 4, yüzde 3,6 ve
yüzde 3,5 artacağı tahmin ediliyor. Tabii bunlar reel artışlar, cari artışı
bulmak için bunların üzerine enflasyonu da eklemek gerekiyor.
Toplam nihai yurtiçi talep 2016-2018
döneminde yüzde 4,5, yüzde 4,8 ve yüzde 4,5 artması bekleniyor.
2015
yılında 1 trilyon 396 milyar 497 milyon lira olacağı tahmin edilen özel kesim
toplam tüketiminin 2016 yılında 1 trilyon 542 milyar 198 milyon liraya ulaşması
da bekleniyor.
Dikkat çekici olan kredi ve banka
kartlarıyla satışlardaki artıştır. Bankalararası Kart Merkezi verilerine göre,
sadece Ocak 2016’da kredi kartlarıyla yapılan ödeme tutarı, 2015’in aynı ayına
göre yüzde 10 oranında artarak 40,9 milyar liraya, banka kartlarıyla yapılan
ödeme ise aynı dönemde yüzde 37 artarak 3,4 milyar liraya yükseldi. Kartla
yapılan ödemelerin tutarı, 2015 yılında yüzde 15 artarak 526 milyar liraya
ulaştı. Yine kartla yapılan ödemelerin hanehalkı harcamalarındaki payı son 5
yılda yüzde 28’den yüzde 39’a çıktı.
Yorumlar
Yorum Gönder