-Dostluk üzerine…

En değer verdiğim sözcüklerden… Sevilen ve güvenilen yakın arkadaş, sıkı fıkı görüşülen kimse, gönüldaş, aralarında iyi ilişki bulunan, iyi geçinen demek. Bence en önemli tarafı çıkara dayanmaması. Arkadaşlıktan bu açıdan farklı... Çıkara dayalı arkadaşlık olabiliyor. İki taraf da veya bir taraf çıkara dayalı arkadaşlık yapıyor. Ne zamana kadar? Çıkar sürdüğü sürece. Oysa dostluk çıkarsız hatta bazen zararına birlikteliği sürdürmektir.
Sevmek önemli bir unsur. İnsan sevmediği biriyle dost olamaz sanırım. Güven bence dostluğun en önemli unsuru. Temeli diyebiliriz. Güven olmadan dostluk olmaz. Bundan dolayı da çıkara dayanmıyor, güvene dayanıyor. Sadık yâr gibi… Yâr... Güvenmezsen olmaz. Ne diyor  Veysel; “Dost dost diye nicesine sarıldım. Benim sadık yârim kara topraktır”. Toprak… Karşılıksız veriyor. Ana gibi… Karşılıksız seviyor. Zaten demiyor muyuz, “toprak ana”…


Sıkı fıkı görüşmek… İlla dostluk için gerekmiyor. Ne diyor Mevlana; “Dostluk illa yan yana diz dize olmak değildir. Asıl can cana, kalp kalbe olmaktır”. Bazen gözden ırak da olsa dostluk sürüyor. Bilirsiniz ki başınız sıkışsa ona güvenirsiniz. Burada önemli olan nicelik değil, nitelik. İlla arada iyi ilişki bulunması da gerekmiyor dost olmak için. Ne denir; dost acı söyler. Dost nabza göre şerbet vermez. Sizin iyiliğinizi ister, sizi hoş tutmak için konuşmaz veya davranmaz. Bilirsiniz ki dostunuz sizi eleştirirken, size zarar verme amacı taşımaz. Bunu hissedersiniz. Bazen kızar, anlamazsınız ama bu böyledir bilirsiniz. Bundan dolayı iyi geçinemeyebilirsiniz. Şart da değildir. Tanımadığınız biriyle iyi geçinmeniz kolaydır. Birbirinizi kırmak zorunda kalmazsınız. Ama dostunuzla böyle mi?
Aralarında iyi ilişki bulunan, iyi geçinenden bence daha doğru. Buradaki “iyi” kavramı ve ondan sonra gelen ilişki ve geçinen özcüklerinin iyi kavramıyla etkileşimi önemli. İlişkinin iyi olması başka bir şey, iyi geçinilmesi başka bir şey. Aralarınızda iyi bir ilişki yoktur hatta ilişki bile olmayabilir ama iyi geçinebiliriniz. Fakat ilişkinin iyi olması farklı bir durum. İlişkinin her iki taraf için de iyi olması demektir. Yanlışsız, doğru, yerinde, dürüst bir ilişkiyi anlatır.
Dostluk kavramı en çok haksızlığa uğradığınızda, zorda kaldığınızda sizden taraf olma durumunu anlatır.
Doğru aşk yoktur. Ama bütün dostluklar doğrudur. Tabii gerçek dostluktan bahsediyorum. Her iki tarafın da karşı tarafa dost olması durumunu kast ediyorum. Yoksa, bir tarafın karşı tarafa dostluk yapmasından ya da karşı tarafı dost bilmesinden bahsetmiyorum.
Dost kavramı bazen aşk için de kullanılır. O zaman kavram içerik olarak zayıflar, kişiliğini kaybeder, neredeyse olumsuz bir hal alır. Denir ya bir erkek ya da kadın için “dostu varmış”. Buradaki dost sözcüğü “oynaş” sözcüğü ile birebir aynı şeyli anlatır. Üstelik, içinde aldatma kavramını da taşır. Çünkü “dostu varmış” ya da “oynaş tutmuş” gibi sözcükler hemen her zaman en az bir tarafın evli olduğu durumlarda kullanılır. İki taraf da bekar ise bu sözcükler kullanılmaz, “erkek arkadaşı” veya “kız arkadaşı varmış”, “birine aşıkmış” ya da “sevgilisi varmış” denir. Tabii dedikodu boyutunu da atlamayalım. Çünkü, “dostu varmış” ya da “oynaş tutmuş” sözcükleri dedikoduların ana temalarından biridir aynı zamanda.
Yalnız evlilik dostluğa dönüşebilir. Uzun yılların birlikteliğini dostluğa dönüştürebilirseniz gerçek mutluluğu da yakalamış olursunuz. Evli çiftler zamanla iyi birer arkadaş olurlarsa evliliklerini mutlu yaşarlar. Hele bir dost olmuşlarsa aynı yastıkta rahatlıkla kocayabilirler… Burada önemli olan aynı yastıkta kocamaktır. Evliliğin sürmesi başka şeydir, aynı yastıkta kocamak başka şeydir.
Bir de olayın Hızır boyutu var. Denir ya “Hızır gibi yetişti”. Hızır gibi yetişenler genelde dostlardır. Sıkıştığınız anda yanınızda bulursunuz. Zaten dostlarınızı ancak kötü günlerde tanırsınız. İyi günde herkes dostunuzdur. Kötü günde yanınızda gerçekten dostunuz olanlar kalır.
Tabii tasavvuf boyutu da var. Veli kavramı, dost, arkadaş, yardımcı ve gözeten demektir. Evliya sözcüğü velinin çoğuludur. Bu konu ayrı bir derya. Başlı başına bir yazı konusu.
Dost insanın istediği, fazlalığından memnun olduğu şeydir. Düşmanın tersi. Denir ya; “bin dost az, bir düşman çok”. İnsan tabiatı gereği güvenmek, sevilmek, takdir edilmek ister. Dostların görevi de budur.
İnsanı bazen en fazla üzen de dostlarıdır.
Alevilerin Yedi Ulu Ozanından Pir Sultan Abdal’ın meşhur şiiriyle yazımızı bitirelim. Tabii bu şiirin türküsünü kimden isterseniz dinleyebilirsiniz de…
“Şu kanlı zalimin ettiği işler
Garip bülbül gibi zareler beni
Yağmur gibi yağar başıma taşlar
Dostun bir fiskesi yaralar beni.

Dar günümde dost düşmanın bell’oldu
On derdim var ise şimdi ell’oldu
Ecel fermanı boynuma takıldı
Gerek asa gerek vuralar beni.

Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz
Hak’tan emrolmazsa ırahmet yağmaz
Şu illerin taşı hiç bana değmez
İlle dostun bir günü yaralar beni.”

Dostun gülünün bile yaralamadığı günler dileğiyle…


            Metin Türkyılmaz – 02.11.2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Dolardaki artışın ekonomiye etkisi...

-Krizler ekonomisi-1994 krizi

-Dolar sevdası hiç geçmiyor…

-Yalnızlık

-Güçlü bir ekonomi için ne yapmalı?