-Ekonomide deste yeniden karılacak….

Dolar kurunun 3,47’lere kadar çıktığı bir ortamda, ekonomide hemen herşey değişecek. Bir anlamda deste yeniden karılacak. Bunun ilk adımı Merkez Bankası’nın faizleri 50 paz puan yükseltmesiyle atıldı. Dolar kuru istikrara kavuşmaz ve yeniden 3-3,10’lara inmezse ki bu zor görünüyor, Merkez Bankası’nın faiz artırımı bununla da sınırlı kalmayacak.
Beklentilerin çok çok üzerinde dolar kurunun artması başta 2017 yılı olmak üzere önümüzdeki yılların bütün hedefleri değiştirecek. Ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası’nın bunu kabullenmesi mümkün görünmüyor. Bundan dolayı doları frenlemek için faizi artırmaktan başka bir yol görünmüyor. Faiz artırılacak ki para çıkışı dursun. Türkiye’nin sıcak parayı ülke içinde tutmasının tek yolu yüksek faiz geliri sağlamasıdır. Her kim, bunun kısa vadede başka yolu olduğunu söylerse yanlış söylemiş olur.


Dolar artışı neye yol açacak?
Öncelikle dolardaki artış, başta enerji olmak üzere hammadde fiyatlarını TL cinsinden inanılmaz etkileyecek. Hammadde fiyatları TL karşılığı olarak büyük oranlarda zamlanacak. Tabii bu bazı alanları hemen etkilese de yeni ithalat bağlantılarının yapılacağı önümüzdeki ayları çok daha fazla etkileyecek. Yükselen dolar kuru nedeniyle hammadde ve ithal mallarının fiyatlarının TL olarak artması yurt içi üretici ve tüketici fiyatlarında da pahalanmaya yol açacak. Enflasyon ister istemez artacak.
İthal ürünlerdeki pahalanma nedeniyle ithalat frenlense de ihraç ürünlerinin fiyatları da ithal girdiler sonucu TL olarak artacağı için, etki ihracata çok fazla olmayacak. Dolar cinsinden ihraç ürünlerinin fiyatları düşse de girdi maliyetlerinin artması nedeniyle ihracatta karlılık sorunu devam edecek.
İhraç mallarının fiyatları dolar cinsinden ne kadar azalırsa azalsın, Çin, Hindistan gibi ülkelerin ihraç birim fiyatlarının altına düşemeyeceği için Türk malları o ülkelerin mallarına göre yine de pahalı olacak. İhracattaki artış sınırlı kalacak.
Türkiye’nin dış pazarlarda artık ucuz mallarla rekabet etmesi mümkün değil. Çin’den ucuza mal satamayacağımıza göre ihracat ancak ve ancak yüksek teknolojiye ve kaliteye dayalı, marka ürünlerle artırılabilir. Bu da hemen kısa vadede gerçekleştirilebilecek bir durum değildir.
Enflasyondaki yükselme devletin ister istemez maaş ödemelerini de artıracak. SSK ve Bağkur emeklilerinin maaşları enflasyona göre yılda iki kez (Ocak-Temmuz) belirleniyor. Memurlar ile Emekli Sandığı emeklilerinin maaşları toplu sözleşmeye göre yılda iki kez belli bir oranda artsa da yine enflasyonun altında kalmaması için yapılan enflasyon farkı ödemesi nedeniyle en az enflasyon oranında yükseliyor.
Enflasyondaki yükselme nedeniyle faiz oranları daha da artacak. Reel faiz verilmediği sürece kimsenin bankaya mevduat yatırması düşünülemez. Bundan dolayı enflasyon ne kadar artarsa faizler de o oranın üzerinde kalacak.
Mevduat faizleri artmaz ise birikimi olanlar dövize, özellikle dolara, altına ya da gayrimenkule yönelecek. Dolar ve altın daha da artacak.
Gayrimenkul fiyatları girdi maliyetleri nedeniyle pahalanacak. Faizler düşük kalırsa gayrimenkule yönelme nedeniyle ev fiyatları daha da yükselecek.
Birikimi olanlar, daha fazla dayanıklı tüketime yönelecek. Otomobil ve ederi yüksek ürün alımları artacak. Bu durum enflasyona daha baskı yapacak.
Her ne kadar bütçe gelirleri artsa da bütçe giderlerindeki artış, maaş ve faiz ödemeleri nedeniyle daha fazla olacak ve böylece bütçe açığı yükselecek.
Enflasyon daha doğrusu milli gelir enflasyonu olan deflatörün daha fazla artışı nedeniyle TL cinsinden cari milli gelir daha da artsa da dolar kurundaki yüksek artış nedeniyle kişi başına milli gelir 9 bin doların çok altına, 7-8 bin dolarlara inecek.

Sonuçta ekonomi yeni bir düzeyde dengeye oturacak. Fakat bu yeni denge yıllık program ve orta vadeli programdaki dengenin çok uzağında gerçekleşecek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Dolardaki artışın ekonomiye etkisi...

-Krizler ekonomisi-1994 krizi

-Dolar sevdası hiç geçmiyor…

-Yalnızlık

-Güçlü bir ekonomi için ne yapmalı?