-Gece

Geceyi severim. Her gece ikiden önce uyumamak, sabah sekiz veya bilemedin dokuzda uyanmak isterim. Çocukluğumda da böyleydim. Uyumak istemezdim. Sanki uyuyunca hayattan bir şeyler kaçıracağım gibi gelirdi. Çok küçük yaşlarda beni öğlen uykusuna yatıran annemi çok uyutmuşluğum vardır.

Hiç uyumadan yaşamak ölümsüzlük gibi olurdu. Bundan dolayı Mahatma Gandhi’nin, “her gece, uykuya dalınca ölüyorum, her sabah, uyandığımda yeniden doğuyorum” cümlesi anlamlıdır. Yaşamı dolu dolu, vakit kaybetmeden, hiçbir şeyi kaçırmadan yaşamak muhteşem olsa gerek… Kim ne derse desin uyku, zaman kaybıdır. Ömürden yer. Yeter ki vücut olarak az uykuyla yaşayabil. Ne kadar kalıyoruz ki bu hayatta onu da uyuyarak geçirelim.  Bundan dolayı az uyuyanlara, günlük uykusunu dört saatte tutanlara gıptayla bakarım. Her günü yirmi saat yaşamak, daha ne ister insan. Geceyi gündüze katarak yaşamayı kim istemez?
Şairler geceleri uyumaz diye düşünmüşümdür. Öğlenin ışığında ve güneşinde şiir mi yazılır. Geceyle hüzün çökmeli, insan yalnız kalmalı, kaybettiği aşkına sessizce ağlamalı ki şiir, şiir olabilsin. Mutlu şair yoktur. Duygusuz da bulamazsınız. Hüzün ve mutsuzluk şairler için bitmez tükenmez bir kaynaktır. Atilla İlhan, An Gelir şiirinde, “görünmez bir mezarlıktır zaman. Şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek” der ya…
Yazı ve şiir için olmazsa olmaz olan ilham, sanırım sadece geceleri geliyor. Gündüzün kargaşasında gelen ilham, yok olur.
Gece deyince Binbir Gece Masalları’nı anmadan olmaz. Arap edebiyatının başyapıtı olan bu eser, tüm dünya için inkar edilemez bir kültür mirasıdır. Arjantinli yazar Jorge Luis Borges, Binbir Gece Masalları’na hayranlığını gizlemez ve “binbir”in sonsuzluk anlamını da içinde tuttuğuna inanır. Binbir aslında sonsuz demektir. Bin sonlu, bir milyon da sonlu, binbir ise bitmeyen mütemadiyen tekrarlayan bir süreci betimlediğini size sezdirir. Kitap aşkıyla yanıp tutuşan, yirminci yüzyılın en büyük yazın ustalarından biri olan gerçeküstücü Borges, 50’li yaşlarında kör olduktan sonra 900 bin kitap bulunan Buenos Aires Kütüphanesi’ne yönetici atanmasını da kaderin acı bir cilvesi olarak görür. Bazıları için hayat sadece gecedir. Gözleri görmeyenler… Onlar sadece geceyi yaşadıkları için hepimizden çok daha fazla duyarlıdırlar. Bazen çoğumuz bakar kör oluruz. En yakınımızdakini bile göremeyiz. Görsek dünya böyle mi olurdu?
Bazen yaşam gece gibidir. Sonsuza kadar öyle olacak sanılır. Unutmamak gerek, her gecenin bir sonu vardır. Her yaşamın da… Sonsuza kadar gece olmaz. Sabah elbette olacaktır. Her yaşamın bir sabahı olur mu bilmem…
Ben yine de gecenin tarafındayım. Necip Fazıl, şiirinin zirvesi olan “Kaldırımlar” da şunları yazar;

Ne ışıkta gezeyim, ne göze görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.
Islak bir yorgan gibi iyice bürüneyim,
Örtün, üstüme örtün serin karanlıkları.

Yahya Kemal, “Sessiz Gemi”de hayatın sonunu ne güzel anlatmış. Hümeyra da Sessiz Gemiyi çok güzel söylerdi. “Ölüm sessizliği vardı” deyimi gece, özellikle gizemli geceler için çok sık kullanılır. Konu ölüme geceyle birlikte gelince, bir gece dünyadan ayrılmak gerekirse diye yazıyorum.

Sessiz Gemi

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

Yorumlar

  1. Boş ver ekonomi yazılarını! Böyle devam... :)

    Hüsnü EGE

    YanıtlaSil
  2. Büyük ozan Aşık Veysel ŞATIROĞLU, ne güzel anlatmış...

    "Şaşar Veysel işbu hâle, Gâh ağlaya gâhi güle
    Yetişmek için menzile, Gidiyorum gündüz gece"

    YanıtlaSil
  3. Gökhan ÖZDEMİR26 Eylül 2019 09:56

    "Şehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim,
    Rûh-ı revan bağışlarım rûh-ı revana sığmazam."
    Seyyid Nesimi ne de guzel söylemiş .Geceye ve gündüze, ay'a ve güneşe, ete kemiğe ve ruh'a sığmayanlar, yaşayandır, görendir, duyandır.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Dolardaki artışın ekonomiye etkisi...

-Krizler ekonomisi-1994 krizi

-Dolar sevdası hiç geçmiyor…

-Yalnızlık

-Güçlü bir ekonomi için ne yapmalı?