-Türkiye, 100 milyon olamayacak

-Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) nüfus projeksiyonuna
göre, nüfus 2050 yılına kadar artacak ve 93,5 milyona çıkacak,
bu tarihten sonra azalmaya başlayacak
-TÜİK’in doğum istatistikleri, nüfusun gelecekte azalma eğilimine
gireceği gösteriyor
-Öyle ki 2001 yılında 1 milyon 321 bin 890 olan toplam doğum
sayısı, aradan geçen 15 yıla rağmen 2016’da 1 milyon 309 bin 771
düzeyinde kalmış


Üç kıtanın merkezinde eşsiz bir konumda arzı endam eden Anadolu, konumuyla vazgeçilmezdir. Öyle ki doğudan batıya, kuzeyden güneye Anadolu’dan geçmeden gitmeniz neredeyse imkansızdır. Dört denize kıyısı olması da ayrı bir olağanüstülüktür. Konumu, muhteşem iklim çeşitliliği, tarımsal potansiyeli nedeniyle tarih boyunca bütün büyük güçlerin hayallerini süslemiştir.
Bunun bir sonucu olarak tarihi her döneminde göç akınlarına uğramış, hemen her zaman dış güçlerinin saldırılarına muhatap olmuştur. Nitekim, sadece Haçlı seferleri bile 1096-1272 tarihleri arasında Anadolu’yu 176 yıl meşgul etmiş, harap duruma düşürmüştür.
Anadolu’ya, her şeye sahip bir yarımada denebilirdi, zengin su kaynaklarına sahip olsaydı. Gerçi, Ortadoğu ülkeleriyle karşılaştırılamayacak düzeyde zengin su kaynaklarını barındırır ama beslediği nüfusa göre bu kaynakların zaman zaman yetmediği de ortadadır.
Nitekim, Anadolu sık sık kuraklıkla mücadele etmiştir. Hemen 8-10 yılda bir kuraklıkla karşı karşıya kalmıştır. Bazen, bu kuraklıklar, medeniyetlerin sonunu da getirmiştir. Zamanın süper devleti Mısır’ın rakibi, tarihin en büyük imparatorluklarından Hititler’in de sonunun kuraklıktan meydana geldiği yönünde teoriler de vardır.
Sadece Anadolu’nun değil o tarihlerde tüm dünyanın sorunu olan salgın hastalıklar da nüfusta çok büyük düşüşlere yol açmaktadır.
Örneğin 1347-1351 yılları arasında kara veba salgını sırasında Avrupa kıtası nüfusunun üçte birini kaybettiğini öne süren araştırmacılar vardır. Öyle ki kıtanın, kara veba öncesi nüfusa ulaşması için 150 yıl geçmesi gerekmiş.
Bütün bunlar Anadolu’da yeterli nüfusa sahip olunması gerçeğini tüm ağırlığıyla ortaya koymuştur. Çünkü, dış saldırılara karşı toprakları koruyacak, tarım ve hayvancılık yapacak yeterli bir nüfus, tarih boyunca sürekli bir ihtiyaç olmuştur.

-Anadolu nüfusunu kıtlıklar, salgın hastalıklar, savaşlar belirledi-

Anadolu nüfusunu da kıtlıklar, salgın hastalıklar, savaşlar, iç istikrarsızlıklar belirlemiş, 1000 yılından Cumhuriyete kadar geçen sürede nüfus 10-16 milyon arasında gitmiş gelmiştir.
Bu durum, düşünce iklimimize de etki etmiş, fazla nüfus, bir güç simgesi olarak görülmüştür. Gerçi, nüfus bir güçtür. Genç, dinamik, eğitimli bir nüfus her devlet için bulunmaz bir nimettir. Ama yazdığım gibi, eğitimli nüfus. Kim ne derse desin, iç pazar büyüklüğü her ekonomi için en önemli varlıkların başında gelir. Ne kadar gelişmiş olursa olsun 5 milyon nüfuslu bir ülke, siyasi, ekonomi ve askeri güçte, 40 milyon nüfuslu orta gelişmiş bir ülkeyle yarışamaz.
10. Yıl marşı da “Çıktık açık alınla on yılda her savaştan, 
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” diye başlar.
Geçmişte çok duymuşuzdur, 40 milyon olduğumuzda, “Türkiye 40 milyonluk büyük bir ülke”, 50 milyonken, “70 milyon olursak o zaman görün” gibi söylemleri.
Sonunda 80 milyon da olduk. 5 milyonu aşkın yabancıyla birlikte bu ülkede 85 milyonun üzerinde bir nüfus yaşıyor. Ama eğitim işini çözdük mü? Çözemedik. Hala bu ülkenin en önemli sorunu eğitim gibi görünüyor.
Nüfusumuz daha da artacak, 85-90-95 milyona çıkacak. Ama şu kesin ki 100 milyon olmayacak. Bazı tahminlere göre bu rakamı geçecek ama kesinlikle 110-115 milyonun üzerine çıkamayacak.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) nüfus projeksiyonuna göre, nüfus 2050 yılına kadar artacak ve 93,5 milyona çıkacak. Bu tarihten sonra azalmaya başlayacak olan Türkiye nüfusu, 2073 yılında 89,8 milyonla yeniden 90 milyonun altına inecek. 2075 yılı nüfusu da 89,2 milyon olacak.

-Doğan bebek sayısında düşüş-

TÜİK, en son 18 Mayıs 2017’de doğum istatistiklerini açıkladı. Bu durumda nüfusun gelecekte azalma eğilimine gireceği gösteriyor. Öyle ki 2001 yılında 1 milyon 321 bin 890 olan toplam doğum sayısı, aradan geçen 15 yıla rağmen 2016’da 1 milyon 309 bin 771 düzeyinde kalmış. İşin ilginç yanı, doğum sayısı 2014 yılından bu yana düşüyor. 2014’de 1 milyon 348 bin 413 olan doğum sayısı 2015’de 1 milyon 333 bin 329’a, geçen yıl da 1 milyon 309 bin 771’e inmiş.

-Kadın başına çocuk sayısı ortalamada 2,1’e indi, Güneydoğu’da 3,37-

Yine, nüfusun geleceği hakkında çok önemli ipucu sunan kadın başına çocuk sayısında da belirgin bir düşüş var. 2001 yılında kadın başına çocuk sayısı 2,37, 2014’de 2,18, 2015’de 2,15 iken, 2016 yılında bu rakam 2,10’a inmiş. Bu seviye, uzun bir dönemde nüfusun kendisini korumasına yetecek bir rakam. Yalnız, bu Türkiye ortalaması, bu rakam, İstanbul’da 1,85’e, Ankara’da 1,73, İzmir’de 1,68’e düşmüş durumda. Bu rakam, Batı Marmara’da 1,68, Batı Karadeniz’de 1,69, Doğu Karadeniz’de 1,76, Ege’de 1,76, Batı Anadolu’da 1,86, Doğu Marmara’da 1,88, Orta Anadolu’da 2,03 ile Türkiye ortalamasının altında kalıyor. Akdeniz 2,23, Ortadoğu Anadolu 2,65, Kuzeydoğu Anadolu 2,70, Güneydoğu Anadolu 3,37 rakamıyla Türkiye ortalamasının üzerine çıkıyor.

-Karabük, Edirne ve Kırklareli’de 1,5’un altında, Şanlıurfa’da 4,33-

Bölgelerin yanı sıra iller arasında da büyük bir uçurum var. Toplam doğurganlık dediğimiz kadın başına çocuk sayısı Karabük’te 1,46, Edirne ve Kırklareli’nde 1,48, Zonguldak’ta 1,50, Kütahya’da 1,52, Eskişehir’de 1,53, Bartın’da 1,54, Çanakkale, Giresun ve Gümüşhane’de 1,56’ya kadar inmişken, Şanlıurfa’da 4,33’e kadar çıkıyor. Ağrı’da 3,69, Siirt’te 3,46, Şırnak’ta 3,45, Muş’ta 3,35, Bitlis’te 3,29, Mardin’de 3,23, Van’da 3,18, Diyarbakır’da 3,12, Batman’da 3,10, Gaziantep’te 3,05 ile 3 çocuğun üzerinde.  

Nüfus artışında düşüşün birçok etkisi olacak. Ülke hızla yaşlanacak. Yaşlı nüfus nedeniyle sosyal güvenlik sisteminin devlet üzerinde yükü artacak. 58-60 gibi emekli yaşları bile yetmeyecek, emeklilik yaşı 70’e doğru kayacak. Okullarda öğrenci sayısında azalmalar meydana gelecek. Şu anda kırsalda görülen, öğrenci yokluğundan okul kapanmaları büyükşehirlerde de olacaktır. Ekonomi büyük bir eleman sıkıntısı yaşayacaktır. Özellikle yetişmiş eleman sıkıntısı büyük boyutlara ulaşacaktır. Bundan dolayı, belki de çok uzun olmayan bir dönemde, göçmen alımına kadar gidecek uygulamalar göreceğiz. Tüm bu sıkıntıları yaşamamak ve uzun dönemde en azından nüfusu belli bir seviyede tutmak için kadın başına çocuk sayısını 2’nin üzerinde tutmaya yönelik politikalar izlenmesi gerekiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Dolardaki artışın ekonomiye etkisi...

-Krizler ekonomisi-1994 krizi

-Dolar sevdası hiç geçmiyor…

-Yalnızlık

-Güçlü bir ekonomi için ne yapmalı?