-Gerçek



Gerçek çoğu zaman rahatsız edicidir. İnsanlar, gerçeği her zaman görmek istemezler. Bu basit bir “gerçekler acıdır” söylemi değildir. Acı olmayabilir ama olması gerekenden de farklıdır. İnsanlar, olanı değil, olması gerekeni görmek isterler. Kim ister ki sevimsiz gerçeği.
Hayaller, gerçek olmayan masallar, var olmayan ortamlar insanları cezbeder. İnsanlar, olanı değil, kendilerince olması gerekeni görmek isterler. Çıplak gerçeği mi yoksa sizin taleplerinizi karşılayan, törpülenmiş ve törpülendikçe de gerçeklikten çıkmış hali mi tercih edersiniz?


Çok az sayıdaki gerçekçi çocuklar sevimli bulunmaz. Yaşına uygun hareket etmesi beklenir. Düşünün mantıklı, gerçekçi bir çocuk. İster istemez pek de sevimli olmuyor. Biz büyükler çocukların abartmasını, atıp tutmasını severiz. Belki de eğitimde en büyük yanlışı burada yapıyoruz. Büyüyünce bocalıyorlar.
Gerçek, çocuk ile özdeşleşmez. Çocuklar, gerçek olmayan bir dünyada masallarda, çizgi filmlerde, bilim kurgularda yaşamak isterler. Onlar ya birer kahramandırlar ya da örnek aldıkları kahramanları vardır. Bunun için prens, kral, prenses, kraliçe, savaşçı gibi masal kahramanları çoktur. Belki de verilen rol model yüzünden erkek çocuklar, herkesi yenmek, kız çocuklar herkesten güzel olmak isterler. Gerçi, büyüyünce de bu durum değişmez ama daha ince ince sürer. Çocuklarınki gibi dobra olmaz. Büyükler sinsice emellerini gerçekleştirmeye çalışırlar.
Özellikle büyüklerin kendi çocuklarına bakışında durum daha da çarpık hal alır. İnsanlar çocuklarının zeki, yetenekli olmasını isterler. İstemek de bir şey yok da esas sorun öyle olduğunu düşünmeleridir. Onlara göre, çocuk başarısızsa zekasından veya yeteneksizliğinden değil, çalışmamasından kaynaklıdır. Sanki çalışmama iyi bir meziyetmiş gibi… Anneler, babalar, hatta en az onlar kadar dedeler, babaanne ve anneanneler bir türlü çocuğun zeka ve yetenek kapasitesindeki gerçeği görmezler. Çünkü taraftırlar. Onlara bir türlü anlatamazsınız gerçeği. Bu durum, çocuğa da zarar verir. Çocuk, hayatta mutlu olamaz. Çünkü, hedeflerini çok yüksek tutar ve gerçekleştiremez.
Kesin olan bir gerçek varsa o da tarafsız olmayan nesnel de olamaz. Nesnel ve tarafsız olmayan da gerçeği aramaz. Aslında işin özü de budur. Gerçeği aramak. Bu uğurda çalışmak... Bundan dolayı Albert Einstein, “gerçeği aramak onu elde etmekten daha kıymetlidir” demiş.
Unutulmaması gerekir ki her zaman bir gerçek vardır. Arayarak ya onu bulursun ya da bulamazsın. Bulamaman, gerçeğin olmadığı anlamına gelmez.
Gerçek, çok tuhaf ki belki de üzerinde en fazla yalan söylenen sözcüktür. Medya, siyasiler çok kullanır. “Gerçekleri açıklıyoruz”, “İşte gerçek”, “Gerçekleri ortaya koyuyoruz”, “Gerçek yüzleri” gibi söylemlerle genelde gerçek çarpıtılır ya da doğrudan gerçek gizlenir, gerçek olmayan, işe gelen açıklanır. Gerçeğin süse ihtiyacı yoktur. Çıplaktır gerçek. Onun için haber duyurularına “gerçek” sözcüğünü koyulmamalıdır. Çünkü, “gerçek” sözcüğü haberde kuşku yaratır. “İşte gerçek” demeye ne gerek var. Sen “gerçek” demeden gerçekleri açıkla yeter.
Sözlükte gerçeğin anlamı “el ile tutulup göz ile görülecek biçimde tam anlamıyla var olan, varlığı hiçbir biçimde yadsınamayan, bir durum, bir olgu, bir nesne ya da bir nitelik olarak var olan” şeklinde açıklanıyor. Bir diğer anlamı da “kendisi gibi olan, aslına uygun bulunan, yapay olmayan” demekmiş. Tam olmasa da ikinci tanım çok daha iyi. Çünkü gerçeğin illa “el ile tutulup göz ile görülmesi” gerekmiyor. Zaten “durum, olgu veya niteliği” ne elle tutabilirsin ne de gözle görebilirsin. O vardır. Biz görürüz ya da göremeyiz. Çoğunlukla da görmek istemiyiz.
İşin ilginci “gerçeğin” tanımı bile tam anlamıyla yapılamıyor, tanımı bile gerçek değil.
Bir de “çıplak gerçek” sözü vardır ya… Gerçeğin tamamen çarpıtır. Gerçek zaten çıplaktır. Onu biz giydiririz. Gerçekten daha çıplağı yoktur. Zaten gerçeğin sevilmeyen tarafı da budur. Çıplak gerçek bütün kusurları da gösterir. Bundan dolayı gerçeği bütün çıplaklığıyla istemeyiz. Yontulmuş, keskin olmayan, bize hareket alanı bırakan, manevra yapma olanağımızı yok etmeyen gerçeği talep ederiz.
Talebimiz işimize geldiği şekliyle gerçekle gerçek olmayan arasında kalmaktır.
Bir de gizemli gerçek vardır ki… Olaya gizem de girince sanki gerçek olan daha gizemli bir hal alıyormuş gibi… Gerçek, çıplaktır, nettir, nesneldir, ortadadır, işin içinde gizem falan da yoktur.
Bütün bunların üzerine benim de gerçekle çok ilgilenmediğimi söyleyebilirim. Çoğunlukla gerçeği  istemediğim doğrudur. Hayalleri bana gönderin, gerçek sizde kalsın. Gerçek sizin olsun. Hayaller benim. Kim istemez hayallerin gerçek olmasını. Hayaller gerçek, hayat da bayram olsa… Herkes hayallerini yaşasa… Kim istemez…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Dolardaki artışın ekonomiye etkisi...

-Krizler ekonomisi-1994 krizi

-Dolar sevdası hiç geçmiyor…

-Yalnızlık

-Güçlü bir ekonomi için ne yapmalı?