-Merkez Bankası faizi neden artırmadı?
-Banka, “ben faizleri zaten gereği kadar yükselttim,
daha fazlasına
gerek yok. Daha fazla faiz artırımı ekonomiyi fazla
soğutur.
Gelişmelere göre durumu değerlendiririm” şeklinde
düşünüyor ve
buna göre hareket ediyor
-Merkez Bankası, “para politikasında sıkı duruşun kararlılıkla
sürdürüleceği” iddiasını faizi artırarak güçlendirmeliydi. Banka,
sürdürüleceği” iddiasını faizi artırarak güçlendirmeliydi. Banka,
geleceğe
yönelik güçlü öngörülere göre hareket etmelidir
-Hem büyüme hem istikrarı isteme
özellikle dünyadaki ekonomik
yavaşlama veya şimdi olduğu gibi döviz kıtlığı
dönemlerinde
mümkün değil. Bu ortamda büyümeyi değil istikrarı
seçeceksiniz
-Merkez Bankası, hem büyümeyi desteklemek istiyor hem
de istikrar
bozulmasın istiyor. Bunu gerçekleştirmesi imkansız
gibi
-Merkez Bankaları böyle bir ortamda ister istemez
temkinli olmak,
faizlerdeki değişikliği enflasyon görünümündeki
iyileşme veya
kötüleşme durumuna bağlamak, istikrarı korumak
zorundadır
Ankara – 25.07.2018 - Merkez
Bankası, 24 Temmuz’da politika faizini beklentilerin aksine değiştirmeyerek
yüzde 17,75’de sabit tuttu. Piyasalar faizde 75-150 baz puan (0,75-1,50 puan) arasında,
ortalama 100 baz puan yani 1 puan artış bekliyorlardı. Merkez Bankası,
piyasaların aksine faizde artırıma gitmedi. En azından 50-75 baz puanlık (0,5-0,75) faiz artırımıyla Merkez Bankası piyasalara "ben kararlıyım" mesajı verebilirdi.
Tabii bunda Merkez Bankası’nın
bu yıl içinde politika faizini ilkin 25 Nisan’da 75 baz puan artırarak yüzde
12,75’den yüzde 13,50’ye, sonra 23 Mayıs’ta 300 baz puan artırarak yüzde 16,50’ye,
en son 7 Haziran’da 125 baz puan artırarak yüzde 17,75’e çıkarmış olmasının
önemi büyük. Banka, “ben faizleri zaten gereği kadar yükselttim, daha fazlasına
gerek yok. Daha fazla faiz artırımı ekonomiyi fazla soğutur. Gelişmelere göre
durumu değerlendiririm” şeklinde düşünüyor ve buna göre hareket ediyor. Zaten böyle hareket
ettiği, yaptığı açıklamadan da anlaşılıyor.
Merkez
Bankası, faizle ilgili açıklamasında şu görüşü paylaştı:
“Son
dönemde açıklanan veriler iktisadi faaliyette dengelenme eğiliminin
belirginleştiğine işaret etmektedir. Dış talep gücünü korumakla birlikte iç
talebe dair yavaşlama sinyalleri artmaktadır. Yakın dönemde maliyet yönlü
gelişmeler ve gıda fiyatlarındaki oynaklık enflasyon üzerinde etkili olmuştur.
Öte yandan, fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan bir nitelik
gösterdiği dikkat çekmektedir. İç talep koşullarının etkisinin azalacağı
öngörülmekle birlikte enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek
seviyeler fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir. Bu
çerçevede Kurul, sıkı para politikasının uzun bir müddet korunmasının
gerekebileceği değerlendirmesinde bulunmuştur. Merkez Bankası fiyat istikrarı
temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecektir.
Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki
sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir. Enflasyon beklentileri, fiyatlama
davranışları, para politikası kararlarının gecikmeli etkileri, maliye
politikasının dengelenme sürecine vereceği katkı ve enflasyonu etkileyen diğer
unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave
parasal sıkılaştırma yapılabilecektir. Açıklanacak her türlü yeni verinin ve
haberin Kurul’un geleceğe yönelik politika duruşunu değiştirmesine neden
olabileceği önemle vurgulanmalıdır.”
Açıklamada,
sıkı para politikasının uzun bir müddet korunması gerekebileceği, para
politikasında sıkı duruşun kararlılıkla sürdürüleceği, ihtiyaç duyulması
halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabileceği gibi unsurlar vurgulanmasına
karşın, enflasyondaki yükseliş eğilimin devam edeceğinin açıkça görünmesine rağmen
faiz artırıma gitmedi. Merkez Bankası, "para politikasında sıkı duruşun kararlılıkla sürdürüleceği" iddiasını faiz artırarak güçlendirmeliydi.
Merkez
Bankası, geleceğe yönelik güçlü öngörülere göre hareket etmelidir.
Faiz
oranı geleceğe yönelik tahminlere göre belirlenir. Gerçekleşmiş duruma göre
değil.
Ekonomide
durgunluk varsa faiz oranları indirilir, ısınma varsa yükseltilir.
Türkiye
ekonomisinin mevcut koşullarda yüzde 3,5-4 büyümesi halinde cari işlemler
açığının yüzde 2 gibi sürdürülebilir bir seviyeye ineceği biliniyor. Türk
ekonomisinin istikrarlı büyüme rakamının yüzde 4-5 arası olduğu da geçmiş
yıllar ortalamasına bakıldığında görülüyor.
Bu
yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,4 büyümüş bir ekonominin, yüzde 7’lere doğru giden
bir cari açığın kriz yaratacağını bilmek için müneccim olmaya gerek yok.
Yüzde
4’ün üzerinde bir cari açık, kırmızı çizgi olduğunu da herkes biliyor.
Bu
durumda Merkez Bankası neden faiz artırmıyor? Merkez Bankası’nın sıkıntısı ne?
Merkez Bankası’nın faizleri
olması gerekenin altında tutması, ekonomide genişlemeye neden oluyor. Ekonomi istikrarsız
bir şekilde büyüyor. Bu durum daha fazla tüketim, daha fazla yatırım, daha
fazla istihdam demek. Bu siyasilerin çok istediği bir ortamdır. Tabii, bu
ortamda daha fazla ithalat, daha fazla cari açık da oluyor ama kimsenin onun
üzerinde düşündüğü yok. Bu durumu, üretimle, dövizle beslerseniz sorun yok ama
besleyemezseniz işte o zaman sorun çıkıyor. Döviz kurlarında yükselme ve
enflasyon.
Kimse sürdürülebilir büyüme
istemiyor. Sadece daha fazla büyüme istiyor. Kimse, ekonominin ısınmasının daha
fazla ithalata, daha fazla cari açığa neden olacağını, döviz sıkıntısı baş
göstereceğini, kazandığından fazla harcama nedeniyle borçların çevrilemez hale
geleceğini, hem devletin hem de özel sektörün bunu sürdüremeyeceğini düşünmüyor.
Hem büyüme hem istikrarı
isteme özellikle dünyadaki ekonomik yavaşlama veya şimdi olduğu gibi döviz
kıtlığı dönemlerinde mümkün değil. ABD Merkez Bankası’nın faiz artırması,
Avrupa, İngiltere, Japonya ve diğer gelişmiş ülke merkez bankalarının da ABD
Merkez Bankası’nı izlemesi ve bu durumun paranın güvenli limanlar olan bu
piyasalara kaymasına neden oluyor ve bu durum hızlanarak devam edecek. Türkiye
gibi gelişmekte olan ülkelerin dış kaynak bulmaları gittikçe zorlaşacak.
Bu ortamda büyümeyi değil istikrarı
seçeceksiniz.
Merkez Bankası, hem büyümeyi
desteklemek istiyor hem de istikrar bozulmasın istiyor. Bunu gerçekleştirmesi
imkansız gibi.
Merkez Bankaları böyle bir
ortamda ister istemez temkinli olmak, faizlerdeki değişikliği enflasyon
görünümündeki iyileşme veya kötüleşme durumuna bağlamak, istikrarı korumak
zorundadır.
Farklı bir duruşun ekonomiye çok ciddi sıkıntılar getireceği açıkça görülüyor.
Yorumlar
Yorum Gönder