-Dolar belasından nasıl kurtulabiliriz?
-Dolar belasından nasıl
kurtulabiliriz?
Ankara –
18.08.2018 - ABD Doları, son günlerin en önemli konusu. Neredeyse dolarla yatıp
dolarla kalkıyoruz. Hiç doları olmayanlar bile neredeyse saatlik kurları takip
etmeye başladı. Dolar hayatımızı neden bu kadar etkiliyor? Neden, borsanın,
hatta avronun, altının fiyatlarına bu kadar odaklanmazken, dolardaki her kuruş
değişikliği önemsiyor, takip ediyoruz?
Çünkü, dolar hayatımızı doğrudan
etkiliyor.
Türkiye, enerjinin hemen hemen tamamını
ABD Doları ödeyerek alıyor. Dolar yükselince, petrol ve petrol ürünleri,
doğalgaz, kömür ithal eden Türkiye’de enerjinin TL karşılığı artıyor, elektrik,
benzin, motorin, doğalgaz, kömür, plastik gibi petrol ürünleri, enerji
kullanılmadan üretim yapılamayacağı için iğneden ipliğe her şey pahalanıyor.
İthalatın büyük bölümü hammadde ve ara malı ithalatından kaynaklanıyor. Dolar
yükselince, bakırdan, demire, nikele, yağa, pamuğa, gübreye, makineye her şeyin
ithal fiyatı artıyor.
Bunun dışında döviz borçlarının TL
karşılığı yükseliyor. Burada bankacılık kesimi dışındaki reel sektörün Mayıs
2018 itibarıyla 217,3 milyar doları aşan döviz pozisyon açığı önemli bir sorun
oluşturuyor. TL’nin değer kaybetmesi, döviz fiyatlarının artması doğrudan açık
pozisyonları vuruyor. Döviz borçlarının TL karşılığı artıyor, borçlular TL olarak
artan borçları nedeniyle sıkıntıya düşüyor.
Nitekim 2018 yılı Mart ayı başından 17
Ağustos 2018’e kadar geçen yaklaşık beş buçuk aylık sürede Merkez Bankası, ABD
Doları satış kuru yüzde 57,4 artışla 3,8150 liradan 6,0052 liraya çıktı. 2018
Temmuz ayı sonu itibarıyla yıllık enflasyonun yüzde 15,85, 5 aylık artışın
yüzde 7,88 olduğu bir ülkede bu artış oldukça fazladır.
-ABD’nin
bakış tarzı: “Dolar bizim paramız ama sizin sorununuz”-
Bundan dolayı 15 Ağustos 1971’de ABD
Başkanı Robert Nixon’ın doların altına çevrilebilirliğine son vermesinin
ardından meydana gelen çalkantıda, ABD
Hazine Bakanı John Connally’in Avrupalılara verdiği “Dolar bizim paramız ama
sizin probleminiz” sözü acı ama gerçek sadece bizim değil tüm dünyanın sorunu
olmaya devam ediyor.
Doların hakimiyeti nasıl kırılır? TL
nasıl güçlendirilir? Buna geçmeden önce dolarizasyon kavramına değinmemiz
gerekiyor.
Dolarizasyon
kavramı uzun zamandır iktisadi teoride kullanılan bir kavramdır. Ekonominin
dolarize olması, ulusal para yerine doların ikame olması anlamına geliyor.
Sebebi, kişilerin, şirketlerin, kurum ve kuruluşların, ulusal paranın yüksek
enflasyon nedeniyle değer kaybından kendini koruma durumudur.
Dolarizasyonda
bazı ülkeler o kadar ileri gitmişlerdir ki ulusal para birimlerini bile
tedavülden kaldırmış, yerine dolar kullanmaya başlamışlardır.
-Tam dolarizasyon, kısmi
dolarizasyon-
Bu ülkelerin
duruma tam dolarizasyon, ulusal para birimlerini tedavülde tutmakla birlikte,
ulusal para birimiyle beraber doların da çok sık kullanıldığı, insanlar,
şirketler, kurum ve kuruluşlar tarafından finansal varlık olarak tutulduğu,
ödemelerin yapıldığı hesap birimi olarak kullanıldığı ülkelerin durumuna da
kısmi dolarizasyon durumu deniyor.
-Serdengeçti’nin dolarizasyon
tanımı-
Merkez
Bankası eski başkanlarından Süreyya Serdengeçti’nin 3 Ekim 2005 tarihinde
Eskişehir’de verdiği bir konferansının Merkez Bankası tarafından
“Dolarizasyon/Ters Dolarizasyon” başlığıyla kitap haline getirilmiş baskısının
ikinci sayfasında, dolarizasyon kavramını ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır.
Serdengeçti,
dolarizasyon kavramıyla ilgili şu ifadeleri kullanıyor:
“Dolarizasyon
kavramı; akademik yazında başlıca iki alt başlık altında yer almaktadır.
Bunlardan ilki tam dolarizasyondur. Tam dolarizasyon, bir ülkenin ulusal
parasını tamamen terk edip, yabancı bir para birimini resmi para birimi olarak
kullanmasıdır. Euro bölgesini, bir para birliği olması nedeniyle farklı bir
örnek olarak değerlendirirsek, tam dolarizasyon için Panama ve Ekvador gibi sadece
birkaç küçük ülke örneği olduğunu söyleyebilirim.
Dolarizasyon
kavramına ilişkin ikinci alt başlık ise, Türkiye ekonomisini yakından
ilgilendirmesi nedeniyle, bugünkü konuşmamın da asıl temasını oluşturan kısmi
dolarizasyondur. Kısmi dolarizasyon; bir ülkede ekonomik birimlerin, yüksek
enflasyon ortamında ulusal paranın değer kaybından korunmak amacıyla, ulusal
para cinsinden finansal varlıklar yerine yabancı para cinsinden finansal
varlıkları seçmeye başlamasıyla ortaya çıkmaktadır.
Kısmi
dolarizasyon, gerek ortaya çıkış nedenlerine gerekse ülkelerin kendilerine özgü
koşullarına bağlı olarak farklı biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. Uygulamada
görülen bu farklılıklar kısmi dolarizasyon başlığı altında birçok dolarizasyon
tanımı yapılmasını gerektirmektedir.
Şimdi bu
tanımlara, tarihsel gelişim sürecine bağlı olarak kısaca değinmek istiyorum.
-Varlık dolarizasyonu-
Erken
iktisat yazınında kısmi dolarizasyon, para talebi dinamikleriyle, özellikle de
dolarizasyon ve enflasyon arasındaki ilişki çerçevesinde ‘para ikamesi’ kavramı
ile ilişkilendirilmiştir. Bu kapsamda dolarizasyon ya da zaman zaman aynı
anlamda kullanılan para ikamesi, ödeme ve hesap birimi olarak işlemlerde
yabancı para cinsinden varlıkların kullanılmasıdır. Genelde dolarizasyonun ilk
aşamasının, yabancı para cinsinden varlıkların değer biriktirme aracı olarak
kullanılmaya başlanması olan ‘varlık ikamesi’ şeklinde geliştiği, yüksek
enflasyonun kronik bir hal almasıyla beraber de para ikamesine dönüştüğü
görülmektedir. (Armas, A. ve Webb, R. (2003). “Monetary Policy in a Highly
Dollarized Economy: The Case of Peru”. (Editör: P.C. Ugolini, A. Schaechter,
M.R. Stone). Washington: International Monetary Fund)
-Yükümlülük dolarizasyonu-
Öte yandan,
özellikle gelişmekte olan piyasalarda yakın geçmişte sıkça yaşanan bankacılık
krizleri, iktisat yazınına varlık dolarizasyonunun yanı sıra ‘yükümlülük
dolarizasyonu’ kavramını da eklemiştir. Yükümlülük dolarizasyonu; ülkedeki
bankacılık ve kamu kesimi dahil olmak üzere tüm ekonomik birimlerin, yabancı
para cinsinden büyük miktarda yükümlülüklerinin bulunmasıdır. Diğer taraftan,
bu tarihsel gelişim sürecinde, literatürde hem varlık hem de yükümlülük
dolarizasyonları tek bir başlık altında toplanmıştır: ‘Finansal dolarizasyon’.
Bugün gelinen noktada, finansal dolarizasyon; bir ülkedeki yerleşiklerin, hem
varlık hem de yükümlülüklerini yabancı para cinsinden tutma eğilimleri olarak
tanımlanmaktadır. (Levy-Yeyati, E. (2003). ‘Financial Dollarization: Where Do
We Stand?’. Conference on Financial Dedollarization: Policy Options, IADB,
Washington, D.C. December 1-2, 2003.)”
Uluslararası
rezerv, herhangi bir para biriminin, ödeme aracının merkez bankaları ve para
üzerinde söz sahibi kuruluşlarca tutulan miktarını ifade etmek için kullanılır.
Bunlar döviz, altın ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) özel çekme haklarından
(SDR) oluşmaktadır.
Uluslararası
rezervlerde en çok tutulan para ABD Doları’dır. Bunu avro izler. Bunun
dışında Japon Yeni, İngiliz Sterlini, Kanada Doları, Avustralya Doları, Çin
Yuanı, Rus Rublesi gibi paralar da ABD Doları ve Avro’nun ağırlığına göre çok
yetersiz kalmasına rağmen belli paylara sahiptirler.
-Uluslararası rezervlerin yüzde 63’ü
dolar, yüzde 22’si Avro-
Uluslararası
ticaretin çok büyük bir kısmı dolar üzerinden yürümektedir. Prof. Dr. Ömer
Faruk Çolak’ın aktardığı Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, 2014 yıl
sonu itibarıyla ülkelerin döviz rezervlerinin yüzde 63’ü ABD Doları’ndan oluşmaktadır.
Avronun payı yüzde 22’yi bulmaktadır. İngiliz Sterlini ve Japon Yeni yüzde
4’er, Avustralya Doları ve Kanada Doları ise yüzde 2’şer pay almaktadır. Diğer bütün
paraların payı da sadece yüzde 3’te kalmaktadır.
Kavramı ve
içinde bulunulan durumu açıkladığımıza göre, bu durumdan nasıl
kurtulabileceğimizi de anlatmamız gerekir.
Kamu kurum
ve kuruluşlarının varlıklarını TL’ye döndürmesi bu açıdan yerinde bir
uygulamadır.
Doların
etkisini azaltmak için, yüzde 2’lere inmiş bir enflasyona, istikrarlı bir TL’ye
öncelikle ihtiyaç vardır.
İnsanların,
şirketlerin, kurum ve kuruluşların doları, avroyu ve altını bırakması, TL’ye
yönelmesi için TL’nin güven vermesi, geleceğe yönelik kuşku yaratmaması
şarttır.
Dolara,
avroya yönelmenin nedeni, Serdengeçti’nin belirttiği gibi, ekonomik birimlerin,
yüksek enflasyon ortamında ulusal paranın değer kaybından korunma çabasıdır.
Ekonomik birimler böyle bir yol izleyerek varlıklarını korumaya çalışmaktadır.
Enflasyon
yükseldiğinde, insanlar, şirketler, kurum ve kuruluşlar TL’nin değer kaybından
korunmak için istikrarlı bir çıpa ararlar. Nitekim, enflasyon yükselince, emlak
sahipleri, kiraları dolar veya avroya çevirirler. Dolar veya avro üzerinden
deposito alırlar. Nedeni bellidir. Param erimesin…
-Dolarizasyondan
kurtulmak için yapılması gerekenler-
Dolarizasyondan
kurtulmak için yapılması gerekenler:
- İstikrarlı
bir ekonomi yönetimi,
- ABD,
Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerdeki düzeyde yüzde
2’lerde bir enflasyon,
- Enflasyonun
üzerinde pozitif TL mevduat faizi,
- Kamu
ihalelerinin TL üzerinden yapılması,
- Kamunun
varlıklarını TL’de tutması,
- Özel
sektörün döviz pozisyon açıklarının kapatılması veya en düşük düzeye
indirilmesi,
- Yurtiçinde
TL kullanımının özendirilmesi,
- Geleceğe
yönelik hedeflere bağlı kalınması, gerçekleştirilebilir hedefler konulması ve
bu hedefe ulaşmak için azami gayret gösterilmesi,
- Devletin
yurtiçi borçlanmalarını dövize endeksli yapmaması, tamamen TL cinsinden
borçlanması,
- Ödemelerle
ilgili bütün hukuki metinlerin yurtiçinde sadece TL cinsinden yapılmasına izin
verilmesi. Kira sözleşmeleri gibi.
- Dövizle
alışverişin sınırlandırılması. Yabancı paranın bu kadar fazla yurtiçinde
dolaşımına izin verilmemesi.
- Kayıt
dışı ekonominin azami ölçüde azaltılması. Sisteminin tamamına yakınının kayıt
içine alınması için çalışılması.
- Çok
büyük yatırımların yap işlet veya yap işlet devret yöntemiyle yaptırılmasında
dolar veya avro yerine TL’nin esas alınması. TL’den yüklenicinin zarar
etmesinin önlenmesi açısından değerin enflasyon oranında artışlarla sürekli
reel tutulması gerekir.
- Hepsinden
önemlisi cari açığın kapatılmasına yönelik politikalar uygulanmalıdır. Bunun
için ülkenin döviz gelirlerini artıracak, döviz giderlerini azaltacak şekilde
politikalar izlenmelidir. Turizm, navlun, yurtdışı işçi gelirlerinin artması,
ihracata dayalı ekonomi haline gelinmesi önemli bir unsurdur. İthalat da çok
sıkı bir şekilde takip edilmeli, ithalatı sınırlayıcı politikalar uygulanmalıdır.
İthal ürünler yerli ürünlerle ikame edilerek ithalat azaltılmalıdır. Mal
(ihracat) ve hizmet (turizm, navlun gibi) gelirlerini artırmak, giderleri
azaltmak için elden gelen yapılmalıdır. Ülke döviz açığını ne kadar az verirse
dolarizasyondan o kadar çok uzaklaşır.
- Tabii
her şeyin başında da üretime ve ihracata dayalı bir ekonomiyi kurmak gerekir.
Böyle bir ekonomi oluşturduktan sonra ülkenin döviz diye bir sorunu olmaz.
- Doğal
olarak burada halka da büyük görev düşüyor. İthal ürün yerine yerli ürünleri
tercih etmek Türk ekonomisine büyük fayda sağlayacak, dolarizasyonu yok
edecektir.
Not: Süreyya
Serdengeçti’nin kitabına internette aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz:
Prof. Dr.
Ömer Faruk Çolak’ın çalışmasına internette aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz:
http://www.omerfarukcolak.com/uluslararasi-para-sistemi-ve-doviz-rezervi/
Üretici olmadığınız sürece, pazar olmaktan kurtulamazsınız. Sonrası dolarizasyon kısır döngüsü...
YanıtlaSil