-Merkez Bankası faiz indirmeli mi?
“Normal” batı kökenli bir sözcüktür.
Anlamı da “alışılagelen, olağan, aşırılığı, eksikliği olmayan, ortalama durum”
demektir. Bu anlamda, aşırılığı, eksikliği olmayan tabiri faizde normali
anlatmakta öne çıkıyor. Ne olması gerekenden aşırı, yüksek ne de olması
gerekenden eksik, düşük.
Şu unutulmamalıdır: Faiz, enflasyondan
azade düşünülemez. Enflasyon yükselince faiz yükselir, düşünce düşer. Tabii
parayı kullandırma yetkisi olan yani finans kuruluşu, faiz seviyesini
belirlerken, hedef enflasyon tahmininde bulunur. Şu anda geçmiş bir yılda
gerçekleşen tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 10,56. Banka kredi verirken,
hesabını, bu enflasyonu yani geçmişi baz alarak yapmaz. Eğer yıllık kredi
verecekse gelecek bir yıllık dönemdeki enflasyonun ne kadar gerçekleşeceği
tahmin ederek ve üzerine karını düşünerek faiz oranını belirler. Tabii kredi de
sadece faize bakmak yetmez. Dosya parası, komisyon gibi, hesap işletim ücreti
gibi faiz dışı alınan paralara da bakmak gerekir. Tabii faizi de net düşünmek
gerekir. Banka sigorta muameleleri vergisi gibi brüt faizden yapılan
kesintileri de göz önüne alır.
İşin bir diğer yönü de banka cebinden bu
parayı kullandırmaz. Mevduat bulması gerekir. Mevduatı veren tasarruf sahibi
ise eğer konunun uzmanı değilse mevcut yani geçmiş enflasyonu baz alarak ve
diğer yatırım araçlarının getirisine de bakarak hesabını ve tercihini yapar. Şu
anda olduğu gibi enflasyon yüzde 10,56 ise para sahibi bu orandan fazla net
faiz elde etmek ister. Ama parasını değerlendireceği daha fazla getiri sağlayan
yatırım aracı yoksa veya o yatırım aracının riskini almak istemiyorsa
enflasyonun altına bir faiz gelirine de razı olabilir.
Durum basitçe böyle olduğuna göre,
gelelim faizde normale. Geçmiş enflasyon yüzde 10,56, Yeni Ekonomi Programı’na
(YEP) göre gelecek bir yıllık dönemde (2020 yılında) gerçekleşecek enflasyon
ise yüzde 8,5. Tabii bu hedef enflasyon tutturulabilir mi onu bilemem ama en
azından maliye ve para politikalarının bu hedefin gerçekleşmesi yönünde
belirleneceğini ve uygulanacağını düşünürsek güçlü bir ihtimaldir.
Merkez Bankası da mevcut enflasyona ve
gelecek bir yıllık enflasyon hedefine göre hareket edecektir. Bankanın, bu
nedenle yüzde 24’e kadar çıktıktan sonra kademeli olarak yüzde 14’e indirdiği
politika faizini, 12 Aralık Perşembe günü en az yüzde 12’ye çekeceğini tahmin
ediyorum. Uzmanların tahminleri 100-200 baz puan arasında olsa da bence Merkez
Bankası politika faizini en az 200 baz puan indirecek. 250 baz puan indirip
faizi yüzde 11,5’e çekerse de benim için sürpriz olmaz. Çünkü, bankanın genel
politikası enflasyonla mücadele için faizlerin düşürülmesi yönünde. Yani banka,
reel faizin sıfıra yakın olması gerektiğine inanıyor. Böylece hem enflasyonla
mücadele edebileceğini hem de büyümeyi hızlandıracağını sanıyor. Bu bence
yanlış. Faizleri yükselterek, sıkı para politikasıyla enflasyonu
düşürebilirsiniz. Örneğin ikinci petrol şoku sonrasında, 1980’de, ABD,
ortalamada yüzde 13,5, yıl sonunda yüzde 11,9'a çıkan enflasyonu düşürmek
için politika faizini yüzde 15,5’e kadar çıkarmıştı. Ve bu politikayla 1983
yılında ortalama enflasyonu yüzde 3,2'ye, yıl sonu enflasyonunu yüzde
3,9'a çekmişti. Bu politikayı uygulayan dönemin ABD Merkez Bankası, FED'in
Başkanı Paul Volcker, dün 92 yaşında vefat etti.
Bence Merkez Bankası’nın enflasyonun en
az 2-3 puan üzerinde faiz belirlemeye devam etmesi gerekir. Aksi takdirde sıkı
para politikası sürdürülemez, kısa vadede de enflasyondan bu ülke kurtulamaz.
Bundan dolayı bence Merkez Bankası faizi daha fazla düşürmemelidir.
Faizi daha fazla düşürebilmek için
öncelikle enflasyonu kontrol etmek gerekir.
Sonuç olarak, enflasyonun ve dolayısıyla
faizin düşük olması için;
Madde madde sayacak olursak.
İstikrarlı, en azından kısa ve orta
vadede geleceği, hedefleri, politikaları belli bir ekonomik yapı
oluşturulmalıdır.
Siyasi riskler en aza indirilmelidir.
Zamanında sonuçlanan, düzgün işleyen,
adil bir adalet sistemi ve insan haklarına dayanan sosyal hukuk devleti
kurulmalıdır.
Kontrol edilebilir bir bütçe açığı, uzun
vadeli, dengeli, milli gelire uyumlu bir iç ve dış borçlanma yapısı,
sürdürülebilir cari işlemler dengesi hedeflerine ulaşılmalıdır.
Kurların ekonominin gereklerine göre
dalgalanmasına müsaade edilmelidir. Çok değerli TL’nin, önünde sonunda
devalüasyona ve ekonomik krize neden olacağı unutulmamalıdır.
Kredi mevduat dengesi iyileştirilmeli,
kredi ihtiyacını karşılayabilecek mevduat büyüklüğüne ulaşılmalıdır.
Hesap verebilen bir yönetim yapısına,
adil bir vergi düzenine geçilmeli, kayıtsız ekonomi sınırlandırılmalıdır.
Bağımsız bir Merkez Bankası ve iyi
tespit edilmiş, maliye politikasıyla uyumlu bir para politikası
oluşturulmalıdır.
Yüksek hızlı ama riskli, kriz
potansiyeli barındıran ekonomik büyüme yerine, uzun vadeli bir süreçte
istikrarlı büyüme sağlayan bir ekonomik yapı tercih edilmelidir.
İstihdam yaratan, verimlilik ve rekabet
odaklı, tasarrufa, yatırıma, üretime ve ihracata dayalı bir ekonomik yapı
kurulmalıdır.
Bu maddelere başka maddeler de eklemek
mümkündür.
Peki yüksek enflasyon ve yüksek faizden
yakınan bizler, bu maddelerin kaçını yerine getirebiliyoruz.
ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa
gibi gelişmiş ülkeler bu maddelerin büyük bölümünü yerine getirdikleri için
enflasyonları “normal” düzeylerde yüzde 2’lerde seyrediyor. Faiz oranları da bu
enflasyona uyumlu olarak belirleniyor.
Biz de bu ülkeler gibi ülkemizi
yönetebilirsek, onlar gibi bir ekonomik yapı kurabilirsek enflasyon da faiz de
sorun olmaktan çıkar.
Bu köşe yazısı 10 Aralık 2019’da https://www.borsatek.com/ internet
sitesinde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder