-Koronavirüs krizini atlatmak için yeni paketler şart

Sevgili Sonsöz okuyucuları, aslında ilk yazımı bir merhaba yazısı şeklinde planlamıştım. Fakat, öyle bir ortamda yaşıyoruz ki sorunlar dağ gibi dururken, sohbete vakit yok…

Çağımızın salgını haline gelen, birkaç ülke hariç neredeyse her yere yayılan yeni tip koronavirüs (COVID-19) dünyada sadece hayatı değil ekonomiyi de vurdu. Öyle ki ekonomilerini ayakta tutmak, krizi en az hasarla atlatmak için devletler ardı ardına ekonomik paketler açıklıyorlar. Ülkelerin açıkladığı ekonomik paketlerin toplam büyüklüğünün 8 trilyon doları aştığı biliniyor.
Ekonomik pakette uçuk bir rakama, 2,2 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşan 331 milyon nüfuslu ABD, işi gelir konusunda belli kriterlerin altında kalan tüm vatandaşlarına bir defaya mahsus 1200 dolarlık nakit yardım yapılmasına kadar götürdü.

Aslında ABD, bunu ilk kez de yapmıyor. Hem 1929 hem de 2009 krizlerinde aynı uygulamayı hayata geçirmişti.


Dolara çevirerek söylersek, ABD ile birlikte nüfusu 126 milyona yaklaşan Japonya 989 milyar dolarlık, 83 milyonluk Almanya 825 milyar dolarlık paketle başı çekerken, Türkiye’den çok daha az nüfuslu, 67 milyonluk İngiltere 397 milyar, 65 milyonluk Fransa 380 milyar, 47 milyonluk İspanya 220 milyar dolarlık paket açıkladı.
Konya büyüklüğündeki bir alanda ülkemizin beşte biri kadar nüfusa sahip, 17 milyonluk Hollanda 110 milyar dolarlık paket ortaya koydu.
“Hadi bu ülkeler zengin, kaynakları, paraları var da açıklıyorlar” diyenlere hak verelim. 
Peki, yaklaşık 16 bin dolarlık kişi başına milli geliri ile bizden çok da zengin olmayan, hatta ekonomisi ülkemiz ekonomisinden yüzde 25 daha küçük, 38 milyonluk Polonya bile 52 milyar dolarlık paket açıklarken biz ne yaptık?

100 milyar liralık, açıklandığı dönemdeki dolar kuruyla 15,5 milyar dolarlık bir ekonomik paketle durumu kurtarmaya çalıştık.

Eğer Donald Trump gibi gayet kapitalist bir başkanın yönetiminde, parası olmayanın kamu kaynaklarıyla tedavi edilmesine bile karşı Cumhuriyetçilerin iktidarında ABD, trilyonlarca dolarlık paket açıklıyorsa, vatandaşlarına para dağıtıyorsa iş ciddidir.
En son IMF’nin Bulgar asıllı Başkanı Kristalina Georgieva, salgının küresel ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerine karşı 1 trilyon dolarlık kaynağı kullandırmaya hazır olduklarını açıkladı. Türkiye dahil tüm üyelerle çok yakın temas içinde olduklarını da söyledi.
Bu krizi atlatmak zorundayız. Kaynak beğenmeme lüksümüz de yok. Gerekirse, IMF’ye de Dünya Bankası’na da gidilir gerekirse para da basılır. Sermaye sınırlaması gerekiyorsa o da yapılır.

Bu kriz, dünyada birçok şeyi değiştirdi ve değiştirecek.

Aslında olaya kafa yoran herkes bunun farkında.
Krizden en az hasarla çıkan ülkeler, geleceği de belirleyecekler.
Bu ortamda görünen o ki Türkiye’nin açıkladığı ekonomik paket yeterli olmayacak. Alınan ek önlemlere bakılırsa paketin yeterli olmadığını iktidar da gördü.
Nitekim TÜSİAD da yaklaşık milli gelirin yüzde 10’u kadar, 500 milyar liralık bir desteğe ihtiyaç olduğunu açıkladı.
Bence, bu bile yetmeyebilir. Hatırlayalım, 2000-2001 krizinde bankaların maliyeti 55 milyar doları bulmuştu.
Suriyeliler için 40 milyar dolar harcadık. Hatta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 4 Mart’ta partisinin TBMM’deki grup toplantısında “40 milyar doları bu işte harcayan Türkiye evelallah bir 40 daha harcar” dedi.
Bütün bunlara kaynak bulan Türkiye, bu kriz için de kaynak bulur. Bulamazsa yaratır. Aksi takdirde bu kriz zor atlatılır.
Not: Bu yazı 10 Nisan 2020 tarihli Sonsöz Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

Yorumlar

  1. Çok uzun sürecek gibi duruyor :(

    YanıtlaSil
  2. Siz 13 Nisan'da bu yorumu yapmışsınız. Şimdi 3 Haziran hala sürüyor. Görünen o ki kısa zamanda kurtulamayacağız.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Dolardaki artışın ekonomiye etkisi...

-Krizler ekonomisi-1994 krizi

-Dolar sevdası hiç geçmiyor…

-Yalnızlık

-Güçlü bir ekonomi için ne yapmalı?