-Korona günlerinde “evde kal” demek kolay da


Bireylerin 5’te 2’si izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşıyor. 3 kişiden 1’i sızdıran bir çatı, nemli duvarlar ve çürümüş pencereleri olan evlerde hayatını sürdürmeye çalışıyor. 4 kişiden 1’i ise evlerinde, trafik veya endüstrinin neden olduğu hava kirliliği, çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlarla cebelleşiyor.


Evde kal demek kolay da evrelerin ortamı da bu.
Yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgını 2019 yılı Aralık ayından bu yana dünyayı kasıp kavuruyor.
Mart ayından itibaren ülkemize de sıçrayan virüsten dünya çapında hayatını kaybedenlerin sayısı 270 bini geçti. Hala durumu kritik olan 50 bine yakın hasta var. Tabii bunların tespit edilen veriler olduğunu, ülkelerin koronavirüsün gerçek boyutunu tam olarak ortaya koyamadığını, hatta çoğunun gizlemeye çalıştığını da belirtelim.
Öyle bir ortamdayız ki sadece halk değil, çoğu ülkede iktidarlar da büyük bir sınav veriyor.
Ekonomi özellikle yılın ikinci çeyreğinde tüm dünyada çakılmış vaziyette.
Süreç yılın ikinci yarısında düzelmezse, hastalık kontrol altına alınmazsa, bu ortamdan birkaç istisna hariç ülkelerin büyük çoğunluğunun sağ salim çıkma ihtimali yok.
Öyle ki İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bu kadar büyük bir dalgalanmayla karşılaşmış değiliz.
Bu ortamda bilim adamları haklı olarak izolasyonun hayatiyetine dikkati çekiyorlar ve en iyi izolasyon ortamı olan evlerden çıkılmamasını istiyorlar. Çoğu ülkede halkına az ya da çok bir karantina uyguluyor.
Yalnız, “evde kal” demek kolay da evlerin hali ne onu soran yok.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 6 Mayıs 2020 tarihinde, en son Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre “İstatistiklerle Aile, 2019” verilerini yayımladı.
Şimdi verilerin ne anlattığını madde madde sıralayalım.
Ülkemizde;
Ortalama aile büyüklüğü 3,35 kişi. Eskiden olduğu gibi 8-9 kişiden oluşan kalabalık aileler günümüzün zor ekonomik koşullarında neredeyse kalmayacak.
Ailelerin yüzde 65,1’i çekirdek aile. Bu ailelerin toplamdaki oranı 5 yılda 2,3 puan azalmış.
Tek kişilik hanehalkı oranı yüzde 16,9. Bu hanehalkının oranı 5 yılda 3 puan artmış.
Geniş aile hanehalkı oranı yüzde 15. Son 5 yılda 1,7 puanlık bir azalma var.
Çekirdek aile olmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalkı oranı yüzde 3. Bunda da 5 yılda 0,9 artış var.
Akraba evliliği oranı yüzde 4’e geriledi. 9 yıl önce bu oran yüzde 5,9 imiş.
Erkeklerin yüzde 79,5’i, kadınların yüzde 68,8 kendilerini en fazla ailelerinin mutlu ettiğini ifade etmiş. Kadınlar daha az mutlu. Sebebi ise çocuklar.
Çünkü, kendilerini en fazla çocuklarının mutlu ettiğini belirten erkeklerin oranı yüzde 7,4’de kalırken, bu oran kadınlarda yüzde 18,1’e ulaşıyor.
Çocuk işgücü anketi Ekim-Aralık 2019 sonuçlarına göre, 5-17 grubu erkek çocukların yüzde 40’ı, kız çocukların yüzde 51,3’ü ev işlerinde ailesine yardımcı oluyor. Ev işi kavramına alışveriş yapma, çocuk bakımı, yaşlı/engelli/hasta bakımı da giriyor.
Ailelerin durumu bu…
10 evden 1’nde internet yok
Gelelim, teknolojiye.
Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması 2019 sonuçlarına göre;
Evden internete erişim hanelerin yüzde 11,7’sinde yok.
Dizüstü, tablet, netbook gibi taşınabilir bilgisayar olmayan hane oranı yüzde 51,3.
Cep telefonu/akıllı telefon olmayan hane oranı yüzde 1,3.
İnternete bağlanabilen televizyonu olmayan hane oranı yüzde 63,3.
21. yüzyılı yaşadığımız bir ortamda hala 10 aileden 1’i internete erişemiyorsa, uzaktan eğitim nasıl olacak? Üstelik internete erişemeyen ailelerin genellikle yoksul aileler olduğunu ve çocuk sayılarının ortalamanın üzerinde olduğunu da unutmayalım.

-Yoksulluk büyük sorun

Gelelim can alıcı konuya, yoksulluğa.
Gelir ve yaşam koşulları araştırması 2018 sonuçlarına göre, yoksulluk sınırının altında yaşayan bireylerin oranı yüzde 21,2. Tek kişilik hanehalklarında bu oranı yüzde 12,8, tek çekirdek aileden oluşan hanehalklarında yüzde 20,2, geniş ailelerden oluşan hanehalklarında yüzde 26,9, çekirdek aile bulunmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalklarında yüzde 13.
5 kişiden biri, yoksul olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Üstelik bu veri, 2018 verisi. 2019 ekonomik krizinin yansımaları daha verilere girmemiş. Koronavirüsün bu sayıyı en azından bu günlerde çok fazla artırdığını da söylemek zorundayız. Öyle ya, geniş anlamda işsiz sayısı 9 milyonu aşmış gibi görünüyor. Çalışan 3 kişiden 1’ini işsiz kaldığı bir ülkede yoksulluğun artmaması mümkün mü?

-Konut ve kiraya giden para gıdadan fazla

Hanehalkı bütçe araştırması 2018 sonuçlarına göre, hanehalkları tüketim amaçlı yaptıkları harcamaların yüzde 23,7’sini konut ve kiraya, yüzde 20,3’ünü gıda ve alkolsüz içeceklere, yüzde 18,3’ünü ulaştırmaya, yüzde 2,3’ünü eğitime, yüzde 2,2’sini sağlığa ayırıyor. Eğlence ve kültürün payı ise yüzde 2,9’u buluyor. Tabii bu ortalama rakamlar. Yoksul ailelerin eğlence ve kültürü bırakın, gıda dışında başka alanlara harcama yapma imkanı olmadığını biliyoruz.
Aslında halkın içinde bulunduğu sıkıntıyı şimdi vereceğim veriler net olarak ortaya koyuyor.
Evlerde izolasyon, sızdıran çatı, nemli duvar, çürümüş pencereler önemli bir sorun
Gelir ve yaşam koşulları araştırması 2018 sonuçlarına göre;
Bireylerin yüzde 39,6’sı izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşıyor ama izolasyon sorununu çözecek parayı bulma ihtimali yok.
Yine bireylerin yüzde 36,2’si sızdıran bir çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi gibi nedenlerle sorun yaşadığı tespit edilmiş. Çatıyı tamir ettirecek, çürümüş pencere çerçevesini değiştirecek mali güç bireylerde bulunmuyor.
Yüzde 24,8’inin ise trafik veya endüstrinin neden olduğu hava kirliliği, çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlar yaşadığı görülüyor.
Bireylerin oturduğu konutun yüzde 59’u kendilerine aitken, yüzde 25,2’si kiracı.
Bütün bu sorunların üzerine, 2019 verilerine göre, 22 milyon 876 bin 798 çocuktan, 268 bin 843’ünün yetim (babası vefat etmiş), 81 bin 239 çocuğun ise öksüz (annesi vefat etmiş) olduğunu da vurgulayalım.
“Evde kal” demesi kolay da evlerin ortamı da bu.
Bu ortamda, geniş anlamda işsiz sayısı en iyimser tahminle 9 milyonu aştığına göre, evde mutluluk kaldı mı ona da bakmak gerekir.

Bu yazı 8 Mayıs 2020 tarihinde Sonsöz Gazetesi’nde yayımlandı.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Dolardaki artışın ekonomiye etkisi...

-Krizler ekonomisi-1994 krizi

-Dolar sevdası hiç geçmiyor…

-Yalnızlık

-Güçlü bir ekonomi için ne yapmalı?