-Enflasyon bir türlü tek haneye indirilemiyor
Enflasyonla ilgili 2019 Kasım ayı enflasyon rakamları açıklanmadan, 3
Kasım 2019’da yazdığım bir yazıda, “Enflasyon Ekim’de yüzde 8’e inse bile yıl
sonunda çift haneyi görür” demiştim.
Nitekim, Ekim ayında yüzde 8,55’e kadar inen enflasyon, Kasım ayında
yeniden çift haneye çıktı.
Çünkü, enflasyondaki düşüş baz etkisinden kaynaklanıyordu, hastalık
tedavi edilmemişti.
Enflasyonun Türk ekonomisinin en kronik sorunlarından biri olduğu su
götürmez bir gerçektir. Türkiye, cumhuriyet tarihi boyunca enflasyonda bir
türlü istikrarı sağlayamamıştır.
Özellikle 1970’lerin ikinci yarısında, 1970-1980 döneminde yaşanan 3
petrol şoku ile Kıbrıs barış harekatı sonrası konulan ambargo sürecinin büyük
etkisiyle iyice kontrolden çıkan enflasyon yüzde 70-80’lere ulaştı.
Ekonomik kriz sonucu 1994’te yüzde 125,5 tüketici, 149,6 toptan eşya
enflasyon oranlarıyla Cumhuriyet tarihi rekorları kırıldı.
2001 krizi sonrası uygulanan politikalarla enflasyon kontrol altına alındı.
TÜFE bazında, Mart 2011’de yüzde 3,99, yıllar itibariyle 2012’de yüzde 6,16’ya
kadar indi.
Fakat bunlar kalıcı olmadı. Türk ekonomisinin enflasyona karşı
bağışıklığı güçlendirilemediği için ilk tökezlemede yeniden enflasyon kısır
döngüsüne girildi.
2017 Temmuz ayında yüzde 9,79 ile tek haneli rakamda olan tüketici
enflasyonu, 2018 Ocak-Şubat-Mart-Nisan aylarında yüzde 10’larda seyretti. Mart
2018 sonundan itibaren döviz kurlarında yaşanan yükselmenin ardından enflasyon yeniden
artışa geçti.
Tüketici fiyatları 2018’in Mayıs ayında yüzde 12’yi, Haziran’da yüzde
15’i, Ağustos’ta 17’yi, Eylül’de yüzde 24’ü, Ekim’de yüzde 25’i aştı.
2019 yılı Eylül ayında baz etkisiyle yeniden tek haneye inen, Ekim ayında
yüzde 8,55 ile 33 ayın ardından yeniden yüzde 9’un altına düşen enflasyonun o
oranlarda kalmayacağı belliydi.
Nitekim, enflasyonla ilgili 2019 Kasım ayı enflasyon rakamları
açıklanmadan, 3 Kasım 2019’da yazdığım bir yazıda, “Enflasyon Ekim’de yüzde 8’e
inse bile yıl sonunda çift haneyi görür” demiştim. Çünkü,
aylık enflasyonda son yılların rekorunu kıran yüzde 6,30’luk Eylül 2018
enflasyonu devre dışı kalınca, Eylül 2019 enflasyonu da yüzde 0,99 çıkınca
yıllık bazda enflasyon yeniden tek haneye inmişti.
Yoksa hastalık tedavi edildiği için enflasyon tek hanelere
düşmemişti.
Türk ekonomisinin enflasyon üreten yapısı düzeltilmemişti.
Enflasyon, Kasım ayından yeniden çift haneye yükseldi.
Şubat 2020’da yüzde 12,37’ye ulaşan enflasyon, Nisan 2020’de
yüzde 10,94 indikten sonra Mayıs ayında yeniden yüzde 11,39’a çıktı. Mayıs
ayında bir önceki aya göre yüzde 1,36, on iki aylık ortalamalara göre yüzde
12,10 arttı.
Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük
olduğu diğer ana gruplar sırasıyla, yüzde 3,74 ile eğlence ve kültür, yüzde
6,69 ile ulaştırma ve yüzde 7,68 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir
önceki yılın aynı ayına göre alkollü içecekler ve tütünde yüzde 21,41, çeşitli
mal ve hizmetlerde yüzde 20,86, konutta yüzde 14,45 artış görüldü.
Ana harcama grupları itibarıyla 2020 yılı Mayıs
ayında azalış gösteren ana grup olmadı. En az artış gösteren gruplar yüzde 0,16
ile lokanta ve oteller, yüzde 0,22 ile sağlık ve yüzde 0,24 ile gıda ve
alkolsüz içecekler oldu. Buna karşılık, Mayıs ayında ana harcama gruplarında
giyim ve ayakkabıda yüzde 6,85, ulaştırmada yüzde 3,30, çeşitli mal ve
hizmetlerde yüzde 1,92 artış meydana geldi.
Mayıs 2020'de, endekste yer alan 418 maddeden, 66’sının
ortalama fiyatında düşüş gerçekleşirken, 70 maddenin ortalama fiyatında değişim
olmadı. 282 maddenin ortalama fiyatında ise artış görüldü.
-Türk
ekonomisi üretim sürecinin bütün aşamalarında enflasyon üretiyor
Bilindiği gibi Türk ekonomisi hammadde ve ara mallarında,
enerjide dışa bağımlılığın da ortaya koyduğu koşullar yüzünden üretim sürecinin
başından itibaren enflasyon yaratıyor.
Yüksek maliyetli bir üretim yapısına sahip Türk ekonomisi,
üretim sürecinin bütün aşamalarında enflasyon üretiyor.
Dünyanın en zor işlerinden biri enflasyonla mücadele
etmektir. Hiç de kolay değildir enflasyonla mücadele. Enflasyonla mücadele,
tıpkı imar planlarında olduğu gibi büyük bir kararlılık gerektirir. İmar
planlarında emsal artışlarına, plan değişikliklerine karşı direnmek ne kadar
zorsa ile Merkez Bankasının enflasyon yaratıcı harcamalara hayır demesi de o
kadar zordur.
Özellikle ekonomik büyümeyi ne olursa olsun artırmaya çalışan
hükümetler, enflasyona yönelik mücadele başarısız olurlar. Her ekonominin
potansiyel büyüme hızı vardır. Fakat hiçbir yönetim bu potansiyelle kendini
sınırlandırmak istemez.
Hiç ülkemizde siyasilerden ekonomi fazla ısındı, soğutmak
gerek şeklinde söylemler duydunuz mu? Büyüme yüzde 10’a çıksa bile tedirgin
olmak bir yana iktidarlar bununla her zaman övündü.
Çünkü ekonomik büyüme her iktidarı cezbediyor. Büyümek demek
yatırım, iş, aş demektir ve dolayısıyla oy demektir. Karşı durmak gerçekten
zordur.
Buna karşın ekonomi hızlı ve istikrarsız büyüme değil,
düzenli, istikrarlı ve belli bir hızda ekonomik büyüme ister.
Tasarrufunuz oranında yatırım, potansiyelinize uygun üretim
yapmalısınız. Hızlı büyürseniz, ısınan ekonomi daha fazla döviz, daha fazla
kaynak talep eder. Bunu sağlayamazsanız ki genellikle sağlayamazsınız krize
girerseniz. Ülkemizin Cumhuriyet dönemi boyunca 16 ekonomik kriz yaşamasının sebebi
de esasen budur.
Ekonomik krizin yaşandığı, bütçe açığının arttığı, dövizin
olması gerekenin çok üzerinde olduğu bir ülkede enflasyonu tek haneye indirmek,
gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi yüzde 1-2’lerde tutmak bizim için henüz
ulaşılamaz gibi görünüyor.
Bu yazı Sonsöz Gazetesi’nde 3 Haziran 2020 tarihinde
yayımlandı.
Yorumlar
Yorum Gönder